Üniversite son sınıfta lösemiye yakalanan İlhan Çağdaş Ergün, hastalık sürecinde hayalleri ve hedeflerinden vazgeçmeyerek hastane odasında derslerine çalıştı ve mezun oldu. Kök hücre bağışı çağrısında bulunan Ergün, bu sayede başka bir cana nefes olunabileceğini vurguladı.
Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi son sınıf öğrencisi İlhan Çağdaş Ergün, bu yılın ocak ayında rahatsızlık sonucu hastaneye başvurduğunda lösemiye yakalandığını öğrendi. Yoğun tedavi süreci başlayan 23 yaşındaki Ergün, hedeflerinden vazgeçmedi. Mezuniyetinin hayalini aklından çıkarmayan Ergün, hastane odasında sınavlarına hazırlandı. Zor şartlarda derslerinde başarılı olan Ergün, doktorlarının da yardımıyla mezuniyet törenine katıldı. Hastalığının büyük bir kısmını atlatan ve tedavi süreci halen devam eden Ergün, kök hücre bağışı çağrısında bulunarak, Türkiye’de kök hücre bağışçısının az sayıda olduğunu, vatandaşların birkaç dakika ayırarak bir başka cana nefes olabileceklerinin altını çizdi.
"Acaba kep atabilecek miyim dedim, Allah nasip etti”
Yaşadığı zorlu süreci anlatan İlhan Çağdaş Ergün, “Hayatın sürprizlerle dolu olduğunu biliyordum. Ancak bu kadar da kötü bir sürpriz beklemiyordum. Bir anda normal hasta sanırken kendimi lösemi hastalığı teşhisi ile karşı karşıya şekilde buldum. Kendimi mücadeleci olarak hep nitelendirirdim. Mücadele etmeyi seven biriydim ve karşımda farklı bir mücadele vardı. Bu mücadelemi nasıl gerçekleştireceğimi ve kime karşı olacağını bilmiyordum. Çünkü bugüne kadar çevremde de buna benzer hastalıkla, bir kanserle karşı karşıya gelmemiştim. Kime karşı mücadele edeceğimi anladıktan ve bildikten sonra bu süreci ilk başta kabullenmek zor olmuştu ancak daha sonra kabullendim ve kendimi çok iyi hazırladığımı düşünüyorum. Ciddi bir hastalıktı, pek fazla bilgim yoktu. Doktorlarım bu konuda beni bilgilendirmişti. Aklıma hayallerim geldi, hedeflerim geldi ve üniversitede son sınıf olmam sebebiyle de mezuniyetim aklıma geldi. Bunları düşündüm. Acaba kep atabilecek miyim? Dedim. Allah nasip etti, doktorlarım yardımcı oldu ve kep törenine katılabildim. Ancak tedavi sürecim hala devam ediyor. Bu süreçte hastane odasında sınavlara girmek durumunda kaldım, ödevlerimi hastane odasında yapmak durumda kaldım. Tabii bu benim için ayrı bir anıydı. Hastalık için aslında bu hatıralar beni ayakta da tuttu. Bu süreçte de bana yardımcı oldukları için Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörlüğüne, Siyasi Bilgiler Fakültesi Dekanlığına ve fakülte hocalarıma çok teşekkür ederim. Bana destek oldular ve okuldaki arkadaşlarım bana çok destek oldu. Manevi yönden beni çok güçlü hissettirdiler. Aileme çok teşekkür ediyorum çünkü ailem bir an olsun benim yanımdan ayrılmadı. Bu hastalığı moral ve motivasyonla yeneceğimi söylemişlerdi ilk başta ve gerçekten de öyleymiş. Moral, motivasyon çok kıymetli ve çok değerli” dedi.
“Hayatın değerini çok daha iyi anlamlandırabildim”
Bu süreçte sosyal hayatın dışında olmanın kendisini çok zorladığını aktaran Ergün, “Çünkü ben insanları seven biriydim, yaşamayı çok seven biriydim, gezmeyi de çok seven biriydim. Yeni şehirler görmeyi, yeni insanlarla tanışmayı, insanlara sarılmayı seven biriydim. Ancak bu süreçte kan hastalıklarının tedavisi, onkoloji hastalıklarının tedavisi gibi değil maalesef. Aldığımız tedaviler ve kemoterapiler sonucu bağışıklık sistemimiz baskılandığı için insanlarla ilişkilerimiz minimuma iniyor, yediğimiz içtiğimize kadar. Bu konulara çok dikkat etmemiz gerekiyor çünkü enfeksiyon riskine fazlasıyla açık bir durumda oluyoruz o süreçte. Hastalıkla mücadeleler ederken bir yandan da psikolojik mücadele içerisinde oluyoruz bu durumda. Gerçekten çok özlüyorsun sevdiklerini ve hayatın değerini çok daha iyi anlamlandırabildim. 15 metrekare bir hastane odasında 2 ayımı geçirdim, hiçbir yere çıkmadan. Camdan dışarıya baktığım zaman bir arkadaşımla karşılıklı çay içmenin esasında ne kadar anlamlı olduğunu, değerli olduğunu o zaman nitelendirebildim. İnsan hayatında günlük yaşantımızda ‘of, sıkıldım’ dediğimiz şeylerin esasında ne kadar büyük bir nimet olduğunu anladım. Evet hayat benim için daha da anlamlaştı artık. İnşallah hastalığı tamamen yendiğim ve atlattığım zaman ‘bu hastalık bana çok şey öğretti’ diyeceğim. Önümdeki hayatı, son nefesime kadar dolu dolu yaşayacağım. Yaşamanın değerini bilerek yaşayacağım. Sağlık çalışanlarını pandemi sürecinden bu yana isimsiz kahramanlar olarak nitelendirdik ama benim kahramanlarım isimleri vardı. Bu süreçte benim için uğraşan, tedavi sürecimde hep yanımda olan doktorlarım Prof. Dr. Selami Koçaktoprak, Uzm. Dr. Gülcan Kökçü ve Uzm. Dr. Melis Bektaş olmak üzere diğer tüm doktorlarımıza, hemşirelerimize, sağlık çalışanlarımıza teşekkürü borç bilirim. İyi ki varlar” ifadelerini kullandı.
“Kök hücre bağışı konusunda lütfen hassasiyet gösterelim ve bir cana umut olalım”
Kök hücre bağışı konusunda da çağrıda bulunan Ergün, “Kök hücre bağışı konusunda maalesef çok bilinçsiziz. Benim başıma gelmese belki ben de bu kadar konu hakkında bilgi sahibi olamayabilirdim. Kök hücre bağışı lösemi, lenfoma ve diğer kan hastalıklarının tedavisine bir ışık tutmaktadır. Ülkemizin nüfusu 85 milyonken 1 milyon kadar kök hücre bağışçısı var. Bu da hastaların eşleşme şansını düşürmektedir. Sadece insanlar birkaç dakikalarını ayırarak bir başka cana nefes olabilirler, umut olabilirler. Bu anlamda çok hassas davranılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü kök hücreler ne kadar kişi için gerekliyse bir başkası için hayati bir öneme sahip. Bu konuda da çağrıda bulunmak istiyorum. Kök hücre bağışı konusunda lütfen hassasiyet gösterelim ve bir cana umut olalım, nefes olalım” diye konuştu.