Bakan Güler: Kıbrıs’ta iki devletli bir çözüm dışında çözüm yoktur

Bakan Güler: "Kıbrıs’ta iki devletli bir çözüm dışında çözüm yoktur"
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, "Kıbrıs’ta iki devletli bir çözüm dışında bir çözüm yoktur. Ve bu konuda herhangi bir tereddüt de bulunmamaktadır. Türkiye bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da garanti ve ittifakla anlaşmaları çerçevesinde tek millet iki devlet ve tek yürek anlayışıyla Kıbrıslı kardeşlerinin yanlarında olmaya devam edecek; Kıbrıs Türk halkının geleceğe güvenle bakmasını ve refah düzeyini yükseltilmesine yönelik çalışmalarını daha da geliştirerek sürdürecektir" dedi. Kıbrıs Barış Harekatı 50. Yıl paneli Milli Savunma Üniversitesi’nde düzenlendi. Törene Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve çok sayıda akademisyen katıldı. Törende bir konuşma yapan Milli Savunma Bakanı Güler, adada iki devletli bir çözüm dışında çözüm olmadığını vurguladı. Bakan Güler konuşmasında ayrıca Türkiye’nin en önemli önceliğinin Kıbrıs meselesinin Kıbrıs Türk halkının meşru çıkarlarını ve güvenliğini teminat altına alacak şekilde ve bir an önce çözüme kavuşturulması olduğunu söyledi. "Yarım asırdır adada kan ve gözyaşı yoksa bu Türk Barış Kuvvetlerinin oradaki varlığı sayesindedir" Konuşmasına Kıbrıs Barış Harekatı’ndan söz ederek başlayan Bakan Güler, "Kıbrıs’taki anlaşmazlıklar Rumların Kıbrıs Türklerinin 1964’ta kurulan ortak devletin dışına çıkartmak ada birlikte yaşama mutabakatını terk ederek Türkleri sindirmek ve Kıbrıs Türklerinin haklarının gasp etme girişimlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Rumların tüm bu baskı terör ve yıldırma çabalarına rağmen Kıbrıs Türk’ü adadaki varlığını ve kazanılmış haklarını muhafaza etmek için destansı bir mücadele vermiş, bağımsızlık iradesinden asla ödün vermemiştir. Türkiye de bu haklı mücadelesinde daima Kıbrıslı kardeşlerinin yanında yer almıştır. Bu kapsamda Kıbrıs Türk’ü kardeşlerimizle omuza gerçekleştirdiğimiz ve birlikte şehitler verdiğimiz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı şanlı tarihimizde ayrı ve önemli bir yere sahiptir. 20 Temmuz’da 50. yılını kutlayacağımız Kıbrıs Barış Harekatı ile soydaşlarımızın uğradıkları zulüm son erdirilerek haklı taleplerinin karşılık bulması sağlanmış, hem Türkler hem de Rumlar için adaya barış, huzur ve güvenlik getirilmiştir. Bu harekat Türk Silahlı Kuvvetlerimizin müşterek unsurlarının Cumhuriyet tarihindeki en kapsamlı harekatı olması ve büyük bir başarıyla izah edilmesi bakımından da müstesna bir yere sahiptir. Garantör ülke sıfatıyla uluslararası hukuktan doğan haklarımız çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz ve iki aşamada icra edilen bu harekatta Türk askerinin yetenekleri emsalsiz kahramanlığı ve fedakarlığı bir kez daha altın harflerle tarihimize yazılmıştır. 1974’ten bu yana adada konuşlu bulunan Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı her iki taraf için de barış ve güvenliğin teminatı oluşmuştur. Türkiye’nin adadaki askeri varlığını farklı bir şekilde tanımlamak bu konuda provokatif söylemler dile getirmek Rum tarafına hiçbir fayda sağlamayacaktır. Yarım asırdır adada kan ve gözyaşı yoksa bu Türk Barış Kuvvetlerinin oradaki varlığı sayesindedir. Unutulmamalıdır ki Kıbrıs’ın sahip olduğu stratejik konum sadece adanın değil hassas bir süreçten Akdeniz’deki genel güvenlik ve istikrarın devamı bakımından da çok kritik bir öneme sahiptir. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerimizin böylesine tarihi bir görevi Kıbrıs Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığının değerli personeliyle omuz omuza icra etmesi bölgenin güvenliği açısından da son derece önemlidir" dedi. "Kıbrıs meselesinin Kıbrıs Türk halkının meşru çıkarlarını ve güvenliğini teminat altına alacak şekilde çözüme kavuşturulması en önemli önceliğidir" Kıbrıs meselesinin Türkiye için bir sorun değil milli bir dava olduğunun altını çizen Bakan Güler, "50 yıllık süreçte yaşananları analiz ettiğimizde Kıbrıs Barış Harekatının soydaşlarımızın bağımsızlık mücadelesinde ne denli önemi olduğunu çok daha iyi anlayabiliyoruz. Türkiye o günden bugüne kadar adada barış istikrarın sağlanması için her türlü gayreti göstermiştir ve göstermeye de devam edecektir. Harekat sonrası çeşitli ambargolar ve yaptırımlara maruz kalmasına rağmen Türkiye, Kıbrıslı kardeşlerine her türlü desteği sağlamıştır bundan sonra da sağlamaya devam edecektir. Nitekim bu gayretlerin neticesinde önce 1975’te Kıbrıs Türk federe devleti müteakiben 1983 ise bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesinde yerini alması Kıbrıs Türkü’nün istiklal ve istikbaline sahip çıkma azim ve kararlılığı en açık göstergesi olmuştur. Tüm dünya şunu çok iyi bilmedir ki Türkiye ve Kıbrıs Türkü kardeşlerimiz yıllarca uluslararası çözüm önerilerine hep olumlu yaklaşmıştır. Ancak Rum tarafının uzlaşmaz tutumu bugüne kadar müzakerelerin başarıya ulaşmasına imkan tanımamıştır. Şu hususun altını çizmek isterim ki statükocu söylemlerle hayal kurarlar çözümsüzlüğün yegane kaynağıdırlar. Bu çerçevede Rum tarafının kendisini adanın tek sahibi Kıbrıs Türk halkını ise azınlık olarak gören zihniyeti değişmediği takdirde başlatılacak yeni bir müzakerenin başarıya ulaşabilmesi ve adada bir ortaklık kurulabilmesi de mümkün değildir. Kıbrıs meselesinin Kıbrıs Türk halkının meşru çıkarlarını ve güvenliğini teminat altına alacak şekilde ve bir an önce çözüme kavuşturulması ülkemizin en önemli önceliğidir" diye konuştu. "İki devletli bir çözüm dışında bir çözüm yoktur" Uzun yıllardır süre gelen ve miadı dolmuş söylemlerin çözüm çabalarına katkı sağlamadığı ve sağlamayacağının da artık anlaşılması gerektiğini söyleyen Bakan Güler, "Rum tarafının provakatif adımları ve üçüncü ülkelerden aldığı askeri yardımlar da sadece ve sadece çözümsüzlüğe hizmet etmektedir. Artık adada tek ve kesin çözümün Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerektiği bilinmelidir. Cumhurbaşkanımız da her platformda uluslararası topluma bir an önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tanınması yönünde çağrılar yapmaktadır. Bu çağrının özünde Kıbrıs meselesinin özünün kalıcı ve adil bir şekilde çözülmesi düşüncesi yer almaktadır. İki devletli bir çözüm dışında bir çözüm yoktur. Ve bu konuda herhangi bir tereddüt de bulunmamaktadır. Muhataplarımızdan da Kıbrıs Türkü’nün ve Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarına saygılı olarak hareket etmelerini bekliyoruz. Bu kapsamda uluslararası camiayı sadece bir tarafın iddialarını desteklemeyi bırakıp konuya makul, mantıklı, tarafsız ve çözüm odaklı yaklaşmaya davet ediyoruz ancak her zaman dile getirdiğimiz gibi barışçıl bir çözüm için çaba gösterirken milli menfaatlerimizden asla taviz vermeyeceğimiz de iyi bilinmelidir. Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin adadaki dengeyi bozan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin güvenliğine yönelik tehdit oluşturan faaliyetlerine karşı gerekli tüm tedbirleri almaya devam edeceğiz. Hem Kıbrıslı kardeşlerimizin güven huzur ve refah içinde yaşadığı bir geleceği inşa etmek hem de Türkiye’nin Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini korumak için kararlılığımız tamdır. Nitekim geçtiğimiz Ağustos ayında tamamen insani nedenlerle yapımına başlanan Pile Köyü Yol Projesine yönelik Birleşmiş Milletler Barış gücünün kabul edilemez engelleme girişimlerine karşı tepkimizi açıkça ortaya koyduk. Ne yazık ki bu yol hala tamamlanamamış ve Pile’de yaşayan halk mağduriyet çekmeye devam etmektedir. Bu girişimlerden de anlaşılacağı üzere Rum tarafı en ufak boşluğu istismar etmekte bu durum maalesef Birleşik Milletler dahil bazı güçler tarafından da desteklenmektedir. Tüm bu yaşananlar göstermektedir ki biz Türkoğlu Türk olarak doğru bildiğimiz yolda devam etmek her an güçlü ve dikkatli olmak ve provakatif yaklaşımlarla bu oyunları boşa çıkartmak mecburiyetindeyiz. Barış gücünden beklentimiz de adada bulunan misyonuna uygun hareket etmesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarına saygı göstermesidir. Ayrıca Birleşmiş Milletler Barış Gücünün adadaki varlığına yönelik Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yönetimi ile de bir anlaşma yapılması gerektiğine de inanıyoruz" ifadelerini kullandı. "Türkiye tek millet iki devlet ve tek yürek anlayışıyla Kıbrıslı kardeşlerinin yanlarında olmaya devam edecektir" Adada bugün iki ayrı halk ve iki ayrı devlet bulunduğunun bir gerçek olduğunu söyleyen Bakan Güler, "Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik müzakerelerin ve ulaşılmak istenen hedefin de bu gerçek üzerine inşa edilmesi gerekmektedir. Bu anlayışla Türkiye iki devletli çözümün müzakere edilmesinin Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesinin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ‘nin tanınmasının zamanının geldiği görüşündedir. Bu tanınma Kıbrıs meselesinin adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşmasının yolunu açacak Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplumda hak ettiği yere gelmesini de sağlayacaktır. Cumhurbaşkanı Tatar’ın ifade ettikleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Doğu Akdeniz’de bağımsız bir Türk devletidir sözleri de kendilerinin engin vizyonunu ve adadaki gerçekliği en açık şekilde ortaya koymaktadır. Sonuç olarak Türkiye bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da garanti ve ittifakla anlaşmaları çerçevesinde tek millet iki devlet ve tek yürek anlayışıyla Kıbrıslı kardeşlerinin yanlarında olmaya devam edecek Kıbrıs Türk halkının geleceğe güvenle bakmasını ve refah düzeyini yükseltilmesine yönelik çalışmalarını daha da geliştirerek sürdürecektir. Bugün Türkiye Cumhurbaşkanımızın stratejik vizyonu ve liderliği sayesinde her alanda büyük ve güçlü bir seviyeye ulaşmıştır. Ülkemiz artık pek çok coğrafyada üstlendiği etkin ve yapıcı bir rol ile müzakere masalarının ve uluslararası güvenlik mimarisinin vazgeçilmez üyesi haline gelmiştir. Dolayısıyla hem kendimizi hem de Kıbrıslı kardeşlerimizin haklarını korumak için her zamankinden daha güçlü ve muktedir olduğumuzu özellikle ifade etmek istiyorum. Sözlerime son vermeden şu hususa da dikkat çekmek istiyorum. Kıbrıs Barış Harekatının nedenleri icrası ve sonuçlarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerimizin adadaki varlığının tarihi, siyasi politik uluslararası hukuk ve toplumsal yönlerinin etraflıca ele alınması bu konuda milli tezlerimizin en güçlü argümanlarla ortaya konulması büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda burada bulunan değer bilim insanları başta olmak üzere akademi camiamıza önemli sorumlulukların düştüğü de belirtmek istiyoruz. Sizlerin de bu doğrultuda çalışmalarımıza devam edeceğinize inancım tamdır" diye konuştu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın açıklamaları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Kıbrıs Barış Harekatı elbette Türk Milletinin tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Sadece Kıbrıs Türkü için değil, aynı zamanda ana vatan Türkiye Cumhuriyeti ve bütün Türk dünyası içinde 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı gerçekten bir dönüm noktası, bir tarih. Çünkü biraz daha geç kalınsaydı Kıbrıs’ta kurtarılacak veya Kıbrıs’ta Mehmetçiklerle Mücahitlerin buluşmasına vesile olan bir ortam bulunamayacaktı. 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ta düzenlenen darbe ile esas niyet Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak ve Kıbrıs Türk halkını bir kez daha soykırıma getirmek suretiyle Kıbrıs’ı tamamıyla bir yunan adası yapmaktı. Daha önce farklı teşebbüslerde bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri 20 Temmuz 1974’te o zamanın Başbakanı Merhum Bülent Ecevit ve yardımcısı Necmettin Erbakan’ın talimatlarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin büyük cesaretiyle zor bir harekat. Hem havadan hem karadan hem de denizden güçlü bir çıkartma ile yıllarca Rum yunan ikilisinin beş parmak dağlarında yaptıkları hazırlıklara meydan okumak suretiyle orada büyük bir zafer ve iki bacaklı harekat ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin temellerinin atıldığını görüyoruz. 1571 yılında 70 bin şehit verilerek alınan Kıbrıs adası elbette Osmanlı İmparatorluğunun çok önemli bir kazananı olarak tarihteki yerini alırken 352 yıl kesintisiz Osmanlı Devletinin yönettiği Kıbrıs adası bil hare İngiltere’ye kiralanması ve İngiltere’nin adaya ayak basması ile orada başlanan oyunlar. Oyunların ilki nüfus değişimi. Oraya gelen ve yerleşen insanlarımız İngiliz pasaportu almamak için ve Osmanlı pasaportunu muhafaza etmek için bir kısmı Anadolu’ya geri dönüyor. Orada nüfus dengeleri aleyhimize dönmeye başlar. O dönemde Rum ve Yunanların İngiltere’ye olan yakınlıkları ve tabi ki emelleri uzun vadede Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması yavaş yavaş adaya Rum ve Yunanlıları aktarma ve nüfusu aleyhimize çevirmeye başladılar. 1878 yılında 100 binin altında olan nüfus, 1960 yılında İngiltere’nin adadan ayrılması ile 400 bin artmış. Ama Türk nüfus 100 bin civarında kalmaya devam etmiş. İşte bu olaylar bizim orada o zaman direnişimizi ve savunmamızı sürdürmekte olan atalarımız Türkiye ile temasa geçer. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği mücadele, Kurtuluş Savaşları, İstiklal Savaşları ve o dönemde Çanakkale’den sonra yaşananlar. Kıbrıs’ta yaşayan Kıbrıs Türk’ü İngiliz idaresinde. İngiliz idaresine sıkışmış ama buna rağmen Kıbrıs’tan kaçıp Çanakkale’ye giden, Çanakkale’de Türk Silahlı Kuvvetleri ile omuz omuza Atatürk’ün ve silah arkadaşları ile birlikte İngiltere’ye karşı savaşan insanlarımız Türkiye’mize anavatanına ne kadar bağlı olduklarını orada da göstermeye devam ederler. Ondan sonraki süreçte Çanakkale’den alınan Türk esirler Gazimağusa’da bir kampa konulduklarında Kıbrıs Türkü yine o esirleri kaçırmak, geriye Anadolu’ya götürmek ve Kıbrıs’ta onlara misafirlik yapabilmek için Kıbrıs Türk’ü her zaman anavatanının yanında olmuştur. Hep beraber tek yürek bu mücadeleyi vermenin gururu içerisinde olduk” açıklamasında bulundu. Son 50 yılda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde çok önemli kazanımlarının olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Tatar, “Allah Türkiye’den, milletimizden razı olsun. Biz kendimizi hep öyle gördük. Kıbrıs Türkü her zaman büyük Türk Milletinin ayrılmaz ve kopmaz bir parçasıdır. Bugünlerde Türk Devletler Teşkilatına, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük gayretleriyle gözlemci olarak kabul edilmemiz ve yavaş yavaş ilişkilerimizi geliştiriyor olmamız bizim görünürlüğümüzü ve başarılarımızı önümüzdeki dönemde daha da artıracaktır. 1974 Barış Harekatıyla yeni bir dönem ve son 50 yılda başarılarımız, kazanımlarımız orada milli iradenin daha da yerleşmesiyle gerçekten milletimiz için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu perspektiften bakıldığında bir başarı öyküsüdür. Tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli komutanlarına, değerli Mehmetçiklerimize her zaman bir Kıbrıs Türkü olarak minnet duygularımı burada sizlerle paylaşmak istiyorum” şeklinde konuştu.