Depremzede aile Çeşme’de poğaça-börek satarak hayata tutundu
Depremzede aile Çeşme’de poğaça-börek satarak hayata tutundu
Kahramanmaraş merkezli depremlerde, Hatay Antakya’daki evinin enkazından 3 çocuğu ve eşi ile birlikte kendi çabalarıyla çıkan Deniz Kit, Çeşme’deki büfelerinde poğaça, börek, kurabiye ve Antakya’nın yöresel lezzetlerini satarak hayatını devam ettiriyor.
6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde, Hatay Antakya’daki evinin enkazından 3 çocuğu ve eşi ile birlikte kendi çabalarıyla çıkan Deniz Kit, ailesiyle İzmir Çeşme’ye yerleşti. Asrın felaketinin birinci yıl dönümünde, hala deprem acısını yaşayan Deniz Kit, açtığı büfe ile geçimini sağlayarak hayatını devam ettiriyor. Büfede; poğaça, börek, kurabiye ve Antakya’nın yöresel lezzetlerini satan Deniz Kit, enkazdan kendi çabalarıyla nasıl çıktıklarını anlattı.
"Durdu, duracak diye beklerken, bina yan yattı"
Deniz Kit, "3 çocuğum var. O gün okul heyecanı vardı. Yarı uyur, yarı uyanıktık. Saat 04.17’de bir sarsıntı başladı. Depremi daha önceleri de yaşadığımız için, depremi bilen insanlarız. Daha önce 6,4 büyüklüğünde bir deprem yaşamıştık. Yaşadığımız depremler, 5-10 saniye sonra pik yapar ve geçerdi. Saat 04.17’de yaşadığımız depremin de öyle olacağını düşünmüştük. Oğlum kapıya doğru fırladı. Eşim yetişti. Onu tuttu; çünkü merdivenlere doğru gidiyordu. Onu tuttu, çekti. Hepimiz çekyata oturduk. Birbirimize sarıldık. O şekilde depremin geçmesini bekledik. Korkunç bir andı. Durdu, duracak diye beklerken, bina yan yattı. Yan taraftaki çatı çöktü" dedi.
Kit, "Bina yan yattığı için o meyilden yavaş yavaş dışarı çıktık. Ayağımızda ne ayakkabı ne terlik vardı. Yan taraftaki abim, yengem ve kuzenlerimi aramak için bir daha yukarı çıktık. Molozlar arasında arayarak onları bulduk ve çıkardık. Her taraf karanlıktı. Elektrik yoktu. İşin vahametini gün ağarınca gördük. Çevremizdeki binaların hepsi yıkılmıştı. Her taraftan imdat sesleri duyuyorduk. İşin vahim tarafı, imdat seslerini duyuyorduk, ama yardım edemiyorduk" diye anlattı.
"Antakya’dan çıktığımda sadece 3 liram vardı"
Depremin ardından Antakya’dan ayrılışını da anlatan Kit, "Biz Hatay’dan hiç ayrılmayacaktık. 27 Mart’ta okulların açılacağı açıklanmıştı. Okul için büyük çadır kurdular. Çocuklarımın eğitimi için 27 Mart’ı bekledik. 27 Şubat’ta İzmir Narlıdere’den 2 avukat, yardım için bizim bölgemize geldi. Kendilerini tanımıyorduk. İzmir’e gelmek isteyen aile olursa yardım edeceklerini söylediler. Kız kardeşim ve eniştem avukat. Kız kardeşim, o avukatların telefonunu vererek, ’abi, buradan çıkmak istersen avukatları ara’ dedi. Aradım. Ev, iş istemediğimi, çocuklarımın eğitiminin önemli olduğunu söyledim. ’Tamam, ayarlayacağız’ dediler. Seyrek’e geldik. Başka lise yokmuş. Özel okula gittik. ’Sizden okul parası almayacağız; ama ders kitabı parası 50 bin lira’ dediler. Ben Antakya’dan çıktığımda sadece 3 liram vardı. ’Düşünelim’ dedim. Seyrek’ten ayrılmak zorunda kaldık. Çeşme’ye geldik. Kızımın okul birincisi olduğu Sıdıka Kelami Ertan Ortaokulu Müdürü Hikmet Aykut yanıma geldi. Kızımın çok başarılı olduğunu, kurslara katılmasını istedi. Ne olacağımız belli değildi. Belki geri dönecektik. Kalacak yer sıkıntımız da vardı. Hikmet Bey, ’bir yeri arayacağım’ dedi. Eski Belediye Başkanı Nuri Ertan’ı aramış. Yanına gelmemizi istemiş. Gittik. Problemimin ne olduğunu sordu. Barınma sorunumuz olduğunu söyledim. ’Bir yer var, git gör’ dedi. Gittik. Çok kötü durumdaydı; ama ’tamam’ dedim. Eşim, çocuklarım, ’nasıl oturacağız burada’ dediler. ’Yaparız’ dedim. Fayansı kırdım, onunla duvarlara alçı çektim. Çocuklarımla beraber yer döşemesini, tuvaleti yaptık. Allah razı olsun, onun sayesinde barınacak yerimiz oldu" şeklinde konuştu.
Deniz Kit, şöyle devam etti:
"Çeşme Belediye Başkanımız Ekrem Oran ile görüşebilmek için randevu istedim. Çok yoğundu. Kabotaj Bayramında karşılaştık. Görüşme fırsatımız oldu. Durumumuzu anlattım. Kara yolları tesislerine geldiğinde yöresel yemek yapıp satmak isteyenlerin olup olmadığını sorduğunu hatırlattım. Hemen Şerif Vural’a talimat verdi. Sağolsun Şerif Bey bizimle çok ilgilendi. Futbol sahasının yanında bu büfenin yapılmasını sağladı. Bu büfe yeri bize verildiğinde çok söz söylendi. ’Ya mafyadır, ya başkanın akrabasıdır’ dendi. Sanki bana buranın tapusunu verdiler. Neden göze batıyoruz, bunu anlamıyorum. Bizim derdimiz, çocuklarımın okuması ve hayata tutunabilmek. Başka hiçbir amacımız yok. Evimizde yaptığımız börekleri, poğaçaları, kurabiyeleri, içli köfteleri ve Hatay bölgesinin lezzetlerini yapıp, büfemizde satarak, çocuklarımı okutmaya ve geçinmeye çalışıyoruz. Hepsi bu."