Enkaz altındaki 261 saatlik dehşeti anlattı

Enkaz altındaki 261 saatlik dehşeti anlattı
Kahramanmaraş depremlerinde yıkılan Antakya Akademi Hastanesi’nin enkaz altında kalanlardan 4 kişilik ailenin tamamı sağ olarak enkazdan kurtuldu. Depremden hemen sonra kurtulan Mehmet Boyraz ve 261 saat sonra enkazdan çıkarılan oğlu Ali Ali Şakiroğulları deprem anında ve sonrasında yaşadıkları dehşeti anlattı.Gaziantep’in İslahiye ilçesinde yaşayan 57 yaşındaki Mehmet Boyraz, 26 yaşındaki oğlu Mehmet Ali Şakiroğulları ve, 21 yaşındaki gelini Necla Nur Şakiroğulları ile birlikte 9 aylık torunu Aziz Yusuf’u Antakya Akademi Hastanesi’ne götürdü. Aziz Yusuf ilk müdahelesinin ardından binanın 8. Katındaki Yoğun Bakım Ünitesi’ne yatırıldı. Annesi Necla Nur ve bebeği Aziz Yusuf, depreme yoğun bakım ünitesinde yakalanırken, kantinde beklemeye başlayan Mehmet Boyraz ve oğlu Mehmet Ali Şakiroğulları ise hastane kantininde sallantıya yakalandı. Büyük panik yaşayan baba ve oğlu, diğer insanlar gibi kaçmaya çalışırken baba, depremden sonraki bir saat içerisinde kendi imkanları ile dışarı çıkmayı başardı. Oğlu Mehmet Ali Şakiroğulları ise enkazın arasında kaldı.’’Gözümü açtığımda göğsüme kadar hafriyatın içerisindeydim’’Deprem anında yaşadıklarını anlatan baba Mehmet Boyraz, "Depremde en son sağ çıkarılan depremde en son sağ çıkan Antakya akademi hastanesine gittik, oğlum ve gelinimle birlikte torunumu götürdük. Onları yoğun bakıma aldılar. Bize beklemenize gerek yok deyince kantine indik. Kantinde otururken yer sallantısı oldu. Milletin hepsi kaçışmaya başladı. 20-25 kişi vardı. Bizde kaçmaya başladık. Oğlumla birlikte merdivenin başına beraber geldik. Çağırdım oğlum yanıma gel dedim. Gelmedi. merdivenin ikinci basamağını indim. Orada kaldım. Korkuluğa tuttum, sallandı sallandı. Gözümü açtım baktım, baktım ki göğsüme kadar hafriyatın içerisindeyim. Ellerimle açtım, aşağıya indim. Baktım poliklinik yazan bir kapı vardı. Tekme attım cam kırılmadı. Sonra hafriyat paçası aldım camı kırdım, dışarıya çıktım’’ dedi.Dışarı çıkınca ikinci kez depreme yakalandıBaba Mehmet Boyraz, elleriyle enkazı temizleyerek kurtulduğunu ve dışarı çıktıktan sonra ise ikinci depreme yakalandığını anlattı. Boyraz, ‘’ Dışarıya baktım, bizim arabanın olduğu yere koştum. Ama araba öbür binanın altında kalmış. Orada bir vatandaş duruyordu, hemen yanına koştum, arabanın içerisinde oturduk. Yeniden şiddetle sallanmaya başladı. ‘Frene bassana, araba gidiyor’ dedim. Arkadaş ise ‘El frenini de çekmişim frene de basmışım’ dedi. Bir yağmur fırtına. Hava aydınlanınca baktım, 7 katlı bina dümdüz olmuş. Binanın üzerine çıktık, 2 el gördük. Kendi çabalarımızla onları çıkarttık. Bir tanede 50-60 yaşlarında birini daha çıkardık ama o ölmüştü’’ şeklinde konuştu.İlk müjdeli haberi gelini ve torunundan aldıEnkaz başında beklerken ilk müjdeli haberin gelini ve torunundan geldiğini ifade eden Boyraz, depremden 8 saat sonra yoğun bakımdan gelini ve torunun sağ olarak kurtarıldığını kaydetti. Yoğun bakımdan ölü olarak da çıkarılanlar olduğunu belirten Baba Boyraz, oğlunun halen enkaz altında olması nedeniyle buruk bir sevinç yaşadığını ifade etti.Yıkılma anında büyük korku yaşadıBaba Boyraz, ‘’Bina büyük bir sesle yıkıldı. Öyle bir ses çıktı, sallantı vardı k, ben dünya takla atıyor zannettim. Merdivenin başındayken ‘dünya dönüyor’ diye gözümü yummuştum. Baktım oğlum yok, o yana bu yana, baktım, bağırdım çağırdım yoktu’’ ifadelerine yer verdi.Ümidi kestiği anlarda müjdeli haberi aldıEnkaz başında oğlunun canlı kurtulma umudyla 11 gün beklediğini kaydeden Boyraz, ümidini yitirdiği anlarda ise oğlunun kurtarıldığı haberini aldığını ifade etti. Mehmet Boyraz, ‘’11 gün enkaz başında bekledim, diğer oğlum Mustafa ile 11. gün eve geldik. Canlı çıkacağını hissediyorduk ama artık ümitlerimi yitirmeye başlamıştım. Sonra telefon geldi. Oğlumun sağ çıktığı haberini aldık. Biz de hemen yola çıktık, yanına gittik’’ diye konuştu.Büyük panik yaşandıEnkazdan 261 saat sonra kurtarılan Mehmet Ali Ali Şakiroğulları, ‘’Ben oğlum Aziz Yusuf’u tedavi ettirmek için eşim ve babamla birlikte Antakya’da hastaneye gittik. Eşim, oğlum Aziz Yusuf ile birlikte 8. katta yoğun bakımda kaldı. Biz de babamla birlikte kantinde oturuyorduk. Ben masaya kafamı koymuş uyuyordum. Sarsıntı anında bağrış ve çağırışlar duydum. Bir baktım, genç bir çocuk önümden atladı kaçıyordu. Ne olduğunu anlamadım. Ne uyuyordum, ne de ayıktım. Uykulu bir haldeydim. Bir baktım babam karşımda. Direkt polikliniğe kaçtım’’ dedi.Kapı açılmadı, beton bloğun dibine çöktüHastaneden kaçamayacağını anlayınca beton bir ayağın dibine çöktüğünü anlatan Ali Şakiroğulları, bu arada yanına gelen bir hastane personeli ile birlikte enkazın altında kaldıklarını kaydetti. Mehmet Ali Ali Şakiroğulları, ‘’Poliklinik kapısını zorladım, kilitli olduğu için açılmadı. O arada büyük bir beton ayak gördüm. Hemen ayağın dibinde çömeldim, çök kapan yaparak deprem pozisyonu aldım. Elimi kafama koydum, oraya Mustafa Avcı da geldi. El ele tuttuk, bir baktım betonlar üzerimize yığıldı. Gidip gidip geliyorduk. Yere düştüm, elimi kafama koydum üstüme betonlar düştü’’ dedi.Sedye ve sandalye yaşam boşluğu oluşturduKendisini ve yanındaki Mustafa Avcı’nın ölümcül yara almasını ise lobideki sandalye ve sedyenin koruduğunu anlatan Şakiroğlu, şöyle devam etti:‘’Bulunduğumuz yerde Lobi sandalyesi vardı. Yukarıdan sedye düşmüş. Sandalyesinin köşesine beton gelmişti, sedyenin köşesine beton gelmişti. O boşlukta yaşadık, yaşam mücadelesi verdik. Eşimden babamdan, çocuğumdan haberim yok. Ben sadece bizim olduğumuz yerde, bu sıkıntının yaşandığını zannettim’’ dedi.Çiçekleri yediler, idrarlarını içtilerEnkaz altında yaşam mücadelesi verdiklerini anlatan Ali Şakiroğulları, lobide bulunan çiçekleri yediklerini, kendi idrarını içtiklerini kaydetti. Şakiroğlu, ‘’Yanımdaki Mustafa Avcı laboratuvarda çalışıyormuş. Onla birlikte yaşam mücadelesi verdik. Onun, ayağı enkaz altında kalmıştı. Telefonumun şarjı vardı. Işıkla açtım ayağına baktım. Ayağı bloğun altında kalmış, şişmişti ama kötü olduğunu söylemedim, ‘korkmasın’ diye. Ayağına bakarken, lobide duran canlı çiçekleri gördüm. Hemen elimi uzattım, ayağım ile kendime doğru çektim. Çiçekleri saksıdan, topraktan çıkardım. ‘Bunu yeriz’ dedim. Biz ‘2-3 güne kadar çıkarız’ diye tahmin ediyorduk. Kendi tahminiz öyleydi. Sonra onları parmak uçları kadar küçük küçük yaptık. Onları yedik. Parmak ucu kadar ne bulsak, yarısını Mustafa, yarsını ben yiyordum. Sürekli idrarımızı içtik. Mustafa laboratuvarda hemşire olduğu için, o söyledi’’ ifadelerini kullandı.’’4 gün boyunca günün değiştiğini anladık’’Ali Şakiroğulları, cep telefonun alarmının ise sabahları işe gidiş saati olan 07:00’ye kurulu olması ve çalan alarm nedeniyle 4 gün boyunca günün değiştiğini anladıklarını ifade etti. Ali Şakiroğulları, ‘’Sabahları işe gittiğim için, sabah 7’ye alarm kurduğum için 4 gün boyunca alarm çaldı. Şarjım bitene kadar 4 gün boyunca günün değiştiğini anladım. Telefonumun ekranı gitti, inancımı hiç bir zaman kaybetmedim. Yaşamak için hırs yaptım. Arkadaşım telefonu betona yaklaştırmamı istedi. Şarjım az kalmıştı. Tekrar denedim 112’yi aradım, bir kadın açtı. Enkazda kaldığımızı söyledim. Telefon numarası istedi. Kendi numaramı verdim. Dönüş yapacaklarını söylediler. Ama bu sefer de şarjım bitti. Yanımdaki arkadaşım bana destek oldu, ben ona destek oldum’’ diye konuştu.’’Halüsinasyonlar görmeye başladım’’Son günleri ise bilincini kaybetmeye başladığını ve halüsinasyonlar görmeye başladığını anlatan Şakiroğlu, şöyle devam etti:’’Son zamanlarda artık kendimi evimde hissediyordum. Beynim susuz kalınca halüsinasyonlar görmeye başladım. Ailemi, annemi babamı yanımda görüyordum. İşteyim diyordum. Zor zamanlar geçirdim ama inancımı kaybetmedim. Son dakika yine, kepçe çalışmaya başlamıştı. Üstte olan seslerin hepsini duyuyordum. Biz sesimizi duyuramıyordum. Bağırıyorduk, bir yerlere vurarak, ses çıkarmaya çalışıyorduk. Nabzımın biteceğini düşünüyordum. Nabzım duracak gibi oluyordu. Hemen soğuk olduğu için nabzıma toprak, fayans parçası basıyordum. Öyle kendime geliyordum. Bir-2 gün boyunca hiç uyumadım. Sürekli bayılıyordum. Bilincimi kaybetmek üzereydim."Salladığı ayak hayatını kurtardıÇıkarıldığı anlarda yaşadıklarını da anlatan Ali Şakiroğulları, ‘’Kepçenin bizim olduğumuz yere vurması ile sarsıldım, aklım yerine geldi. Hemen ayağımı sedyeye vurmaya başladım. Kepçe operatörü, ‘ayak gördüm’ dedi. Öyle deyince ben sevindim. ‘Buradayız, 2 kişiyiz, yaşıyoruz’ dedim. Adam ise ‘ayağını görmeseydim, sizi kepçeyle alıp atacaktım’ dedi. Ve bizi çıkardı.Gördüğü tedavinin ardından taburcu edilen Mehmet Ali Ali Şakiroğulları, günlerce yaşadığı dehşette özlediği ailesine yaşamanın sevincini ve kendisi kadar şanslı olmayan depremzedelerin hüznünü bir arada yaşadığını ifade etti.