“Hazır giyim sektörünün geleceği dönüşüme ve kamu desteğine bağlı”

“Hazır giyim sektörünün geleceği dönüşüme ve kamu desteğine bağlı”
Türkiye’nin en çok ihracat yapan üçüncü sektörü olduklarını belirten TGSD Başkanı Ramazan Kaya, “Avrupa’daki enflasyon, pandemi sonrasında değişen tüketici eğilimleri ve Türk ekonomisinde yaşanan sorunlar sadece ihracatımızda değil, istihdamda da kayıplar yaşamamıza neden oldu. Bu durum sektörümüzde dönüşümü kaçınılmaz hale getirdi. Ancak bu dönüşümü sektör ve kamu el ele yapmalıyız” dedi. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD), 12-13 Ekim’de düzenleyeceği İstanbul Hazır Giyim Konferansı öncesinde TGSD Başkanları Ramazan Kaya ve Sanem Dikmen ile Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel’in katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi. Türk hazır giyim sektörünün en önemli organizasyonlarından biri olan konferans ile ilgili bilgi verilen toplantıda, hazır giyim sektörünün ilk 9 ayı değerlendirilirken, önümüzdeki döneme ilişkin beklenti ve hedefler de açıklandı. “Türkiye’ye en çok döviz getiren sektörüyüz o yüzden daha çok katma değer üretmeye çalışacağız” Bu yılın ilk 9 ayını değerlendiren Kaya, “İlk 9 aya göre baktığımızda geçtiğimiz yıla göre bu yılı yüzde 8 eksiyle kapatacağız. Geçtiğimiz yıl 1,4 milyon tekstil ve hazır giyim çalışanımız vardı fakat şu anda bu rakam 1,1 milyonun altına düştü. Ciddi istihdam kayıpları yaşıyoruz. Sene sonu ise hazır giyim ve tekstilde 200 binlere yakın bir çıkış olacak. Önümüzdeki dönemleri katma değer üreterek geçmeye çalışacağız. Kamudan ciddi destekler bekliyoruz. Özellikle ihracatımız da yüzde 8 gibi bir gerileme var. İhracatçıya bozulan özelin kur ile ilgili yüzde 5’e çıkarılmasını talep edeceğiz. Asgari ücretin ise geçmişe göre değil gelecek enflasyona göre olması talep edeceğiz. Türkiye’ye en çok döviz getiren sektörüyüz o yüzden daha çok katma değer üretmeye çalışacağız” ifadelerini kullandı. “Ciro, adet ve istihdam kaybı yaşıyoruz” Hazır giyim sektörü olarak 2022 yılında gerçekleştirilen 21,2 milyar dolarlık ihracatın ardından bu yıla 23 milyar dolar hedefiyle başladıklarını hatırlatan Kaya, “Ancak dış pazarlarda yaşanan yavaşlama ve içeride maliyet artışları nedeniyle rakiplerimize karşı avantajlarımızı kaybettik. Bu nedenle de yıl sonu ihracat hedefimizi 19-19,5 milyar dolar olarak revize ettik. Sektörümüzdeki bu durum elbette bir günde gerçekleşmedi. Pandemi sonrasında dünya ticaretini ‘tedarik güvenliği ve yakından tedarik’, ‘sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm’ ile ‘ABD ve Batı ile Çin arasında başlayan teknoloji ve ticari savaşlar’ olmak üzere üç eğilim belirlemeye başladı. Bu süreçte tüketicilerin alışverişe yönelmesiyle birlikte sektörümüz önemli başarılar elde etti ve bu durum 2022 yılının son çeyreğine kadar sürdü. Ancak bu dönemden sonra özellikle Avrupa’da yaşanan enflasyon, resesyon ve savaş nedeniyle harcama eğiliminin azalması sektörümüzü ciddi ölçüde etkiledi. Bunun neticesinde bu yılın ilk dokuz ayındaki ciromuz geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8 civarında düştü. Adet bazlı düşüş ise yüzde 15’i buldu. Öte yandan talepsizlik, kapasite daralması, deprem bölgesinden yaşanan göç ve EYT nedeniyle bu yıl sonuna kadar, son bir yılda yaşanan istihdam kaybının da tekstil ve hazır giyimde 200 bin kişiye ulaşacağını öngörüyoruz” şeklinde konuştu. “Alıcıların fiyat indirme talepleri artarak devam ediyor” İhracattaki kaybın en önemli nedenlerinden birinin Türkiye’nin rekabet gücünün zayıflaması olduğunu ifade eden Kaya, “2005 yılında ticaretin serbestleşmesi ve kotaların kalkmasıyla hayatımıza giren hızlı moda, pandemiyle birlikte daha rahat, konforlu, sürdürülebilir bir moda anlayışına dönüştü. Hızlı modanın yerini yavaş moda aldı. Ben bunu ‘moda, modayı yedi’ olarak tanımlıyorum. Yavaş modayla birlikte alım gruplarının üzerindeki zaman baskısı kalktı. Daha önce bize büyük avantaj sağlayan hız ve yakından tedarik avantajımız artık eskisi gibi avantaj sağlamamaya başladı. Bu süreçte ülkemizdeki enflasyon ve işçilik maliyetlerindeki artışlar nedeniyle de fiyatlarımız yükseldi. Aslında biz Bangladeş, Vietnam, Hindistan gibi ülkelerden her zaman daha pahalıydık. Ancak yüzde 15-20’lik fiyat farkını tolere eden alıcılar, bu fark yüzde 40-45’lere çıkınca bunu tolere edememeye başladı. Talebin önemli ölçüde yavaşladığı ve stokların biriktiği ortamda alıcıların fiyat indirme talepleri artarak sürüyor ancak yüksek maliyetlerden dolayı fiyatları aşağı çekemiyoruz” ifadelerini kullandı. “Birkaç adım geriye gidip sıçrama yapmaya odaklanmalıyız” Değişen koşullara uyum sağlamak, ihracatı artırmak ve rekabet gücü için sektörün değişim-dönüşüm gerektiğini kabullenmesi ve bir an önce harekete geçmesi gerektiğini belirten Kaya, “Dönüşüm sürecinde başarıyı getirecek en önemli unsur ve en önemli rekabet gücümüz esnekliğimiz olacak. Tabii esnekliği eskisi gibi artık sadece gelen siparişleri karşılayabilme yani üretimdeki esneklik olarak görmüyoruz. Yönetim süreçlerimizden insan kaynaklarımıza, dijital altyapımızdan kamu ile ilişkilerimize kadar esnek bir yapıya kavuşmamız gerekiyor. Bunun yanında eğer üretim ve ihracatımızda adetlerin azalacağını öngörüyorsak mutlak olarak daha yüksek katma değerli ürünlerin üretimine ve daha yüksek fiyatlı ihracata yöneleceğiz. Neticede ürün-pazar-marka çeşitliliği sağlamalı, daha fazla katma değer oluşturmalıyız. Bu belki bizi ilk etapta birkaç adım geri götürecek ama bir yıl sonra çok daha hızlı sıçramamızı sağlayacak. Artık dirençleri bırakıp yeni alışkanlıklar oluşturmalıyız” diye konuştu. “2024’ün ikinci yarısından itibaren pozitif tabloyu konuşabiliriz” Hazır giyim sektörünün Cumhuriyetin ilk 100 yılında toplam 406 milyar dolar ihracat yaptığına ve bu başarıda kamu desteklerinin önemli bir paya sahip olduğuna dikkat çeken Kaya, “Dünyada ve ülkemizde hazır giyim sektörünün, salgın sonrası koşullar ile oluşan parlak 2021 ve 2022 yıllarını bir daha yaşayamayacağını düşünüyoruz. Bu nedenle bu yılın son çeyreği ve 2024’ün ilk çeyreğinde de daralmalar devam edecektir. Ancak dönüşüm sürecine girebilirsek, 2024’ün ikinci yarısından itibaren, özellikle de 2025 yılı itibarıyla çok daha pozitif bir tabloyu konuşabiliriz. Bu yeni dönüşüm sürecinde de kamu destekleri başarı için kritik önem taşıyor” dedi. Kaya, TGSD’nin kamudan taleplerini şöyle açıkladı: “Asgari ücret 2024 yılında enflasyon hedefi kadar ve bir kez artmalıdır. Kamu, asgari ücret desteğini 2024 yılında 2 bin TL’ye çıkarmalıdır. Sıkıntıları aşabilmek ve dönüşüm sürecine hazırlanmak ve yönetmek için 1 yılı geri ödemesiz 3 yıl vadeli işletme kredileri sağlanmalıdır. Eximbank faizleri ile Merkez Bankası reeskont faizleri arasındaki bağ koparılmalı ve daha düşük faizli ihracat kredileri kullandırılmalıdır. Sektör 2020-2023 Haziran arasında dönemin politikaları ve düzenlemeleri sonucu önemli ölçüde kredi kullanmıştır. Bu krediler içinde yer alan döviz kredileri TL’ye çevrilerek, tüm kredi borçları için bir yeniden yapılandırma olanağı sağlanmalıdır. İhracat gelirlerinin Merkez Bankası’na bozdurulması aşamasındaki prim ödemesi 5 puana çıkarılmalıdır.’’ “Yurt dışından yüzlerce markayı yerli üreticilerimizle buluşturacağız” TGSD Başkanı Sanem Dikmen ise 12-13 Ekim tarihlerinde 16’ncısı düzenlenecek olan İstanbul Hazır Giyim Konferansı hakkında bilgi verdi. Konferansın bu yıl Transformative Journey (Dönüştürücü Yolculuk) temasıyla yapılacağını açıklayan Dikmen, “Önümüzdeki dönüşüm sürecini, kazanmamız gereken alışkanlıkları, iş yapış şekillerindeki değişiklikleri Türkiye’den ve yurt dışından paydaşlarımızla birlikte konuşacağız. İlk gün izlenebilirlik, şeffaflık, döngüsel ekonomi, giyilebilir teknoloji gibi sektörümüzün en önemli konularını ele alacağımız etkinliğimizin ikinci gününü ise her yıl olduğu gibi ‘B2B İkili İş Görüşmeleri’ günü olarak belirledik. Burada başta Avrupa olmak üzere pek çok ülkeden yüzlerce markayı temsil eden alım gruplarını yerli üreticilerimizle buluşturacak, yeni pazar ve yeni iş bağlantısı kurmaları için ticari bir platform hazırlayacağız” açıklamasında bulundu.