Kalıcı makyaj herkese uygun değil

“Kalıcı makyaj herkese uygun değil”
Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte, kadınlar tarafından, kalıcı makyaj uygulamaları rağbet görmeye başladı. Bu uygulamaların başında gelen ve son dönemde en çok tercih edilen mikropigmentasyon ile ilgili açıklamalarda bulunan Öğretim Görevlisi Leyla Cesaret Ergül aynı zamanda kalıcı makyajın herkese uygun olmadığı noktasında da uyarılarda bulundu. Güzellik dünyasının son trendlerinden olan kalıcı makyaj ile ilgili detaylı bilgilendirmelerde bulunan İstanbul Aydın Üniversitesi Saç Bakım ve Güzellik Hizmetleri Bölüm Başkanı Öğretim Görevlisi Leyla Cesaret Ergül aynı zamanda mikropigmentasyon uygulaması ile ilgili de merak edilenleri cevapladı. “Mikropigmentasyon uygulaması, yüz hatlarınıza doğal bir çerçeve olma görevini üstlenmiş olan kaşlarınıza bakım ve ilgiyi vermek üzere tasarlanmış, estetik bir kaş kontürü yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır” diyerek sözlerine başlayan Leyla Cesaret Ergül, “Özellikle son dönemlerde mikropigmentasyon uygulaması ile kaş kontürü yaptıran kişilerin aldıkları sonuçlardan memnuniyet duymaları da bu uygulamayı fazlasıyla popüler hale getirmiştir” dedi. Mikropigmentasyonun, güzelliğine ve bakımına düşkün kişiler tarafından sıkça başvurulan bir yöntem olduğunu belirten Leyla Cesaret Ergül, “Kalıcı makyaj mikro steril ve tek kullanımlık bir iğne ile doğal ve mineral renklerin cilt yüzeyinin hemen altına yerleştirme işlemidir. Bu renkler alerjik olmayan, cilt için özel üretilmiş olan ve katkı maddesi içermeyen doğal pigmentlerdir” dedi. “Kalıcı makyajın planlaması iyi yapılmalı” Kalıcı makyajın bir ömür boyu harika görünmesinin mümkün olmayacağını, kalıcılığın 1 ile 3 yıl içinde yavaş yavaş kaybolduğunu belirten Ergül, “Kalıcı makyaj için kişinin yaşı, yüzünün şekli gibi unsurların yanı sıra kaşların kıl yapısı ve rengine uygun pigment seçimi gibi durumlar göz önünde bulundurularak planlama yapılmalı. Kalıcı makyajın uzun süreli kalmasının birçok dezavantajı da vardır. Bunlardan biri yaşlanmaya bağlı olarak yüzümüzün elastikiyetini kaybetmesi ve gevşemesidir bu nedenle yüzün yapısına ve cildin güncel durumuna adapte etmek için her iki yılda bir yenilenmelidir. Bunun yanı sıra kalıcılığı etkileyen faktörler arasında güneş ışınları, metabolizma hızı, cilt kimyası, cildin emme kabiliyeti, seçilen renk tonu, pigmentlerin karakteristikleri, İmplantasyon derinliği, iyileşme şekli, kişinin davranışı şeklinde sıralanabilir” ifadelerini kulandı. Bunlara ek olarak cilt tipinin de kalıcılığa etkilerine değinen Ergül, “Kalıcı makyajı etkileyen diğer faktörlerden biri de cilt tipleridir: Yağlı cilt normal bir ciltten biraz daha kalındır. Yoğun yağ üretiminden dolayı yağlı cilt, pigment moleküllerini daha zor alır. Bu yüzden pigmentasyon, uyguladıktan sonra her zaman güçlü olmaz ve homojen değildir. Zamanla pigment renginin dış hatları derideki aşırı yağ birikiminden dolayı özelliğini kaybeder, bundan dolayı daha sonra lekeli ve solgun bir makyaj olarak görülebilir. Yağlı ciltlere uygulanan kalıcı makyaj daha hızlı kaybolur ve daha kısa ömürlüdür. Kuru ciltler daha hassastır ve uygulama esnasında biraz daha kolay kanayabilir” dedi. “Cilt altı renginiz, kalıcı makyajda önemli bir unsur” Uygulamanın başarılı bir sonuca ulaşması için renk seçiminin önemli olduğunu kaydeden Ergül, “Uygulamaya başlamadan önce en çok vakti ve dikkati, pigment seçimine ayırmanız gerekmektedir. Doğru pigmenti seçerken saçın ve kaşların rengi önemlidir fakat cildin rengi ve onun alt tonu ile de ilgili olmalıyız. Kalıcı makyaj işleminin sonuçları sadece kullanılan pigment rengine bağlı değildir. Aynı zamanda cildin kendi pigmentlerinin rengine de bağlıdır. Cilt alt tonunu belirlemede kullanılan en basit yöntem, damar kontrolüdür. Gün ışığında bileğinizdeki damarlarınızı kontrol ettiğinizde damarlarınız mavi görünüyorsa soğuk, yeşil görünüyorsa sıcak alt tona sahip olduğunuz anlamına geliyor. Hem yeşil hem maviyse de nötr alt tonu demektir. Pigment seçerken de soğuk cilt alt tonuna sahip kişilerin sıcak pigmentleri seçmeleri sıcak cilt alt tonuna sahip kişilerin ise soğuk pigmentleri seçmeleri gerekmektedir” dedi. “Herkese uygun değil” Kalıcı makyaj uygulamasının, özellikle microblodingin, herkes için uygun olmadığını kaydeden Ergül, “Hamilelere, kanama ve pıhtılaşma bozukluğu olanlara, kan sulandırıcı ilaç kullananlara, psikolojik rahatsızlığı olan hastalara, uygulama bölgesinde enfeksiyon olanlara (zona, sedef dahil), radyoterapi ve kemoterapi seansı hemen öncesi ve sonrası ve et benleri üzerine yapılması uygun değildir” diyerek herkese uygun bir yöntem olmadığının altını çizdi. “Doğru yerde yaptırmak önemli” Kalıcı makyaj uygulamasını profesyonel eğitim almış kişilerin yapması gerektiğini söyleyen Ergül, “Özel eğitim almış yüz güzelliği üzerine çalışma deneyimi olan makyaj sanatçısı veya estetisyenler bu işlemi yapmalıdır. Hijyen dermatolojinin önemini çok iyi bilmelidir. Müşteri, cilt tipine uygun olan pigmentleri seçtikten sonra cilt rengi, saç rengi, yüz şekli veya müşterinin genel görüntüsüne uygun çalışılmalıdır. Çok uzun veya çok kısa kalıcılığı olmayan yani orta kalıcılığı olan her an değişiklik yapılabilen netleştirme ve düzeltmeler yapabilmelidir. Konsültasyonu detaylı yapmalıdır riskleri bilmelidir ve bu risklerden kaçınmalıdır. Müşteri dosyası tutmalıdır. Sürekli eğitimlere katılıp konu hakkında güncel olmalıdır” diyerek sözlerini sonlandırdı.