Meme kanserine yenilmemek için “altın standart”
Meme kanserine yenilmemek için “altın standart”
Dünya genelinde kadınlarda en çok görülen kanser türü meme kanseridir. Mamografi taramalarını düzenli olarak yaptıran ülkelerde meme kanseri kaynaklı mortalite oranının azaldığı bilinmektedir. Meme kanserinin erken teşhisinde mamografi tetkiki çok önemli bir rolü olduğunu söyleyen Radyoloji Bölümü Uzm. Dr. Nesrin Atcı, kadınların 40 yaşından sonra hiçbir şikayeti olmasa bile yılda 1 kere mamografi filmi çektirmelerini önerdi.
İstatistiklere göre her yıl 2.1 milyon kadının meme kanserine yakalandığı, 627 bin kadının da bu kanserden dolayı hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Medicana Konya Hastanesi Radyoloji doktorlarından Uzm. Dr. Nesrin Atcı, kadınların 40 yaşından sonra düzenli olarak senede 1 kez mamografi çektirmesinin hayat kurtarıcı olduğuna, meme kanserinin erken teşhisinde, meme kanserine yenilmemek için “altın standart” tarama yönteminin olduğuna dikkat çekti.
“Basit bir tarama ile kısa sürede tedaviye başlanabilir”
Meme kanseri tedavisinde erken tanı, oldukça önemlidir. Meme kanseri gibi bazı kanser türlerinin tanısında da basit taramalarla teşhisin kısa sürede konularak tedaviye başlanabildiğini belirten Uzm. Dr. Nesrin Atcı, “Tarama mamografisi meme ile ilgili şikayeti olmayan sağlıklı kadınlara belirli aralıklarla uygulanan radyolojik tetkik olup meme kanserinin muhtemel en erken safhasında fark edilmesini sağlamaktadır. Ülkemizde 40-69 yaş arası kadınlara iki yılda bir tarama mamografisi yapılmaktadır. 40 yaş altında da ailede öyküsü bulunan yani anne tarafından 1. derece akrabalarında meme kanseri geçirmiş olan özel seçilmiş vakalarda da mamografi çekimi yapılabilmektedir. Mamografi tarama programının olmazsa olmazıdır” dedi.
Erken dönem meme kanserinde mamografinin değerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Nesrin Atcı, “Burada amaç kanser gelmeden önce önlem almaktır. Radyasyon açısından çekinip taramalara gelmeyen hastalar olabiliyor. Ama bu toplumda yayılan kirli bilgilerden sadece biridir. Çünkü mamografide çok düşük dozda X-ışını kullanılır. Özellikle yeni nesil cihazlar bir akciğer röntgeninden daha az radyasyon içermektedir. Çekim süresi yaklaşık 10-15 dakikadır. Hasta ayakta iken teknisyen tarafından çekim gerçekleştirilir. Her memeden ikişer görüntü alınır. Çekilen mamografi filmleri de radyoloji uzman doktorları tarafından değerlendirilir” şeklinde konuştu.
Toplum tarafından yanlış bilinen bilgilerden bir diğeri ise mamografinin çok ağrılı olduğudur. Bu yüzden de kadınların ağrıdan çekinip mamografi filmi çektirmediklerini söyleyen Uzm. Dr. Nesrin Atcı, “Eskiden belki ağrılı olabilirdi. Ama gelişen teknoloji ile birlikte mamografi filmi için kullanılan cihazlarda gelişmiştir. Mamografide iki plak arasında meme sıkıştırılarak bir nevi memenin röntgen filmi çekilir. Eski cihazlarda sıkıştırmaktan dolayı hastalar ağrı duyabilirdi. Fakat yeni nesil cihazlarda bu durum daha farklı. Günümüzde, her meme kalınlığına ve yoğunluğuna göre kompresyonu otomatik olarak ayarlayabilen cihazlar mevcuttur” diye konuştu.
Ağrıyı azaltan bir diğer faktör de mamografi filmi çektirme zamanı olup en ideal zaman adet kanaması bittikten sonraki ilk hafta olduğunu söyleyen Atcı, “Mamografi filmi çekileceği gün duş alıp koltuk altı deodorantı ya da losyonu gibi maddeler kullanılmamalıdır. Çünkü bu tarz kozmetik ürünler mamografi sonucunu yanıltabilir” ifadelerini kullandı.
“Her kadın kendi muayenesini yapabilir”
Kadınların öncelikle kendi kendilerinin doktoru olması gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Nesrin Atcı, “Kadınların düzenli aralıklarla kendilerini kontrol etmeleri gerekir. Memede şekil bozukluğu var mı? Ağrısız ele gelen bir kitle var mı diye kendilerini gözlemlemeleri çok önemlidir. Memesinde yeni bir şey fark eden, eline bir şişlik gelen hastalarımızın vakit kaybetmeden hastaneye başvurmaları gerekir. Şikayeti olup bize gelen hastalarımızı 40 yaş üzeri ise ve en son mamografisinin üzerinden 1 yıl geçmişse mamografi ve meme ultrasonu ile değerlendiririz. 40 yaş altı hastalarımız ise genellikle öncelikle ultrason muayenesi ile değerlendirilir. Ultrasonda ele gelen lezyonun karakterine bakılır. Kist mi? Yani içi sıvı dolu mu, yoksa katı bir lezyon mu? Önce bunun ayrımını yaparız. Kist ise zaten iyi huylu bir lezyondur ve takibe gerek kalmaz. Katı lezyonların bir takım özelliklerine bakarız. Konturlarına bakılır ve içinde küçük küçük kireçlenmeler var mı diye ayrıntılı incelenir. İyi görünümlü katı lezyonlar genelde en az iki yıl takip edilir. Ama yeni ele gelen lezyon iyi görünümlü de olsa biyopsi yaparız. Sonuç olarak, memede her lezyon kötü demek değildir. Hastalarımızın eski tetkikleriyle beraber ayrıntılı olarak değerlendirilmesi, meme lezyonlarının titizlikle incelenip doğru yönlendirilmeleri son derece önemlidir” dedi.