Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 85. yılında çeşitli etkinliklerle anıldı

Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 85. yılında çeşitli etkinliklerle anıldı
Altınbaş Üniversitesi akademisyen ve öğrencileri, Mahmutbey, Bakırköy ve Gayrettepe yerleşkelerinde düzenlenen törenlerle, 100. yılını geride bırakan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü andı. Törenlerin ardından ölümünün 85. yılında, “Atatürk’ü Anmak ve Anlamak” konulu düzenlenen panelde oluşan Rektör Prof. Dr. Çağrı Erhan, “Atatürk ilkeleri doğrultusunda kurulmuş bir üniversite olarak, O’nun ‘En hakiki mürşit ilimdir’ sözünü aklımızdan çıkartmıyoruz. Bilime, toplumumuzun önemli bileşenlerinden olan kadına ve sanata verdiği değeri unutmuyoruz” dedi. Prof. Dr. Erhan, Atatürk’ün Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmak için çizmiş olduğu istikamette çalışmaya devam ettiklerini ifade etti. Hem üniversitelerinin hem de genel olarak Türkiye’nin yükseköğretim sisteminin iyileşmesine ve gelişmesine katkı sağlamaya gayret ettiklerini vurguladı. Erhan, “Altınbaş Üniversitesi olarak O’nun izinden ayrılmayacağımıza tarih önünde söz veriyorum” diyerek sözlerini tamamladı. Doç. Dr. Ufuk Adak’ın moderatörlüğünü yaptığı panelin konuşmacıları Dr. Öğretim Üyesi Gülhan Seyhun, Dr. Öğretim Üyesi Kenan Özkan ve Dr. Öğretim Üyesi Fırat Arapoğlu ve Atatürk’ün kadın, tarih ve sanat konularındaki anlayış ve siyasetini anlattılar. Atatürk’ün kadına bakış açısı “Cumhuriyet, bir kadın devrimiydi” Dr. Gülhan Seyhun ise çağının ötesinde bir lider olarak Atatürk’ün kadına yaklaşımı hakkında açıklamalar yaptı. Cumhuriyeti, bir kadın devrimi olarak nitelendiren Dr. Seyhun, birbiri ardına yapılan inkılapların aslında kadının toplumdaki varlığını görünür hale getirmek amacıyla yapıldığını anlattı. Atatürk’ün 100 yıl önce başlattığı politikaların, günümüzde de hala etkili ve örnek olmaya devam ettiğinden bahsetti. Dr. Seyhun, “Cumhuriyet en çok kadını, Türk kadını da Cumhuriyeti çok sevdi” dedi. Atatürk’e göre, Cumhuriyet’in, demokrasi, laiklik, hak ve özgürlüklerle birlikte kadın erkek eşitliği ile anlamlı olduğunu dile getirdi. Adında Cumhuriyet olup kadını görmezden gelen rejimlerin de olduğunu hatırlatan Dr. Seyhun, Atatürk’ün, toplumdaki gelişmenin kadın erkek eşitliğine dayandığını, bunun da ancak var olan cinsiyetçi kadın rollerinin değiştirilmesiyle mümkün olduğunu bilen bir lider olduğunu söyledi. Dr. Seyhun, 2020 yılı TÜİK verilerine göre 25 yaş ve üstü yaştaki nüfus içinde kadınlarda okur yazar olmayanların oranının yüzde 6,5, 6 ve daha üstü yaştaki 35 milyon 427 bin 971 kadın nüfusu içinde okuma yazma bilmeyen sayısının ise 1 milyon 652 bin 582 olduğuna dikkat çekti. Pek çok kadınımızın, insan olarak hala sahip olduğu hakların farkında olmadığını belirterek, “Oysa kadın olarak bugün varlığımızı Atatürk’e, Cumhuriyet okullarına ve öğretmenlerine borçluyuz” diyerek kat edecek daha çok yolun olduğunun altını çizdi. Atatürk’ün tarih merakı Dr. Kenan Özkan, Atatürk’ün sadece bir asker ve devlet adamı değil; aynı zamanda çağının önemli entelektüeli olduğunu ifade etti. Kütüphanesinde yer alan 4 bin 289 kitabın, hatırı sayılır bir kısmının tarih kitaplarından oluştuğuna dikkat çekti. 19 ve 20. Yüzyıl Avrupa’sının entelektüel birikimini şekillendiren, Rousseau, Montesquieu, Diderot ve Voltaire gibi isimleri de okuyor, Osmanlı aydınlarını da takip ettiğini, Namık Kemal, Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Tevfik Fikret’i de okuduğunu, analiz ettiğini söyledi. Devlet adamı olarak Atatürk’ün tarihe yüklediği misyona da değinen Kenan Özkan, “Çok uluslu bir imparatorluktan yeni bir ulus devlet oluşturma hedefinde. Cumhuriyet’e sahip çıkacak bir milletin oluşumunda ortak tarihin inşasını önemsiyor. Bunun için 15 Nisan 1931’de Türk o zamanki adı Tarihi Tetkik Cemiyeti olan Türk Tarih Kurumu kuruluyor (1935)” bilgilerini verdi. Avrupa’da 19. Yüzyılda bilim çevrelerinde ve kitaplarda Türkler’in ‘sarı ırk’ mensubu ve medeniyete katkısı olmayan bir millet olarak kabul edildiğine değinen Özkan, Afet İnan ve Şevket Aziz Kansu öncülüğünde Antropoloji ve Tarih alanında yapılan çalışmalarla bu önyargı kırılmaya çalışıldı” diye konuştu. Kenan Özkan, Yunanistan’ın takip ettiği “Megali İdea” iddiasına karşı Atatürk’ün bir tez oluşturma isteğinden bahsetti. “Türk Tarih Kurumu tarafından yürütülen arkeolojik kazılarla Eti, Hitit ve Urartu medeniyetlerinin Anadolu’daki varlıkları ispat edildi. Böylece Yunanlılardan da önce Anadolu’nun başka medeniyetlere ev sahipliği yaptığı ortaya kondu. 1935’te de yine Atatürk’ün talimatıyla Ankara Üniversitesi bünyesinde Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi kuruldu” şeklinde önemli bilgiler aktardı. Atatürk’ün sanat anlayışı Dr. Fırat Arapoğlu da Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümünün, aynı zamanda onun Türk kültürüne ve sanatına verdiği büyük değeri hatırlama günü değerlendirmesini yaptı. Türkiye’nin modernleşmesi ve çağdaşlaşması yolunda öncü bir rol üstlenen Atatürk’ün, kültür ve sanat alanlarına büyük bir önem verdiğini hatırlattı. Fırat Arapoğlu’na göre, sadece bağımsız bir Türkiye’nin kurulmasına liderlik etmekle kalmamış, aynı zamanda Türk milletinin kültürel kimliğini güçlendirmek ve zenginleştirmek için de büyük bir çaba gösterdi. Atatürk’ün öncülüğünde, Türk sanatı ve kültürünün büyük bir canlanma ve dönüşüm yaşadığını anlatan Fırat Arapoğlu, Türk resmi, müziği, tiyatrosu ve edebiyatı gibi çeşitli sanat dallarında büyük bir gelişmeler sağlandı. Atatürk’ün "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir" sözü, Türk sanatının önemini vurgulayan bir ifadedir. Sanatçılara verdiği teşvikler, Türk sanatının ulusal ve uluslararası arenada daha fazla tanınmasına katkı sağladı. Türk sanatçıları, Atatürk’ün mirasına saygı göstermeye devam ederek ve Türk kültürünü uluslararası sahnede temsil etmeye devam ediyor. Atatürk’ün kurduğu eğitim kurumları, sanat okulları ve üniversiteler, Türk gençlerine sanat alanında eğitim alma fırsatı sunuyor” değerlendirmelerini yaptı.