Rektör Uzun’dan ABD’de “İsrail Sorunu” ile mücadeledeki akademik baskılara kınama
Rektör Uzun’dan ABD’de “İsrail Sorunu” ile mücadeledeki akademik baskılara kınama
Bartın Üniversitesi (BARÜ) Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun, İsrail’e tepki gösterilerinde ifade özgürlüğünü savunan ABD’deki rektörlerin istifaya zorlanmasını akademik özgürlüğün daralması noktasında kabul edilemez olduğunu söyledi.
Bartın Üniversitesi (BARÜ) Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun, ABD’deki rektörlerin kampüste düzenlenen İsrail’e tepki gösterilerini “düşünce özgürlüğü” kapsamında değerlendirdiği için istifaya zorlanmasının kabul edilemez olduğunu söyledi. ABD Kongresi Eğitim ve İş Gücü Komisyonunun 5 Aralık’ta düzenlenen oturumunda Harvard Üniversitesi Rektörü Claudine Gay, Pensilvanya Üniversitesi Rektörü Elizabeth Magill ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) Rektörü Sally Kornbluth’un saatlerce ifadelerinin alındığını hatırlatan Rektör Uzun, bu durumun rektörler üzerinde kurulan baskının en belirgin örneklerinden biri olarak kayıtlara geçtiğini ifade etti.
Rektör Uzun, Pensilvanya Üniversitesi Rektörü Elizabeth Magill’in ardından Harvard Üniversitesi Rektörü Claudine Gay’ın da yoğun baskılar altında istifa ettiğini belirterek akademik özgürlüğün daralması noktasında duyduğu endişeyi dile getirdi. Rektör Uzun, Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak yayınladığı mesajında “Temel İnsan Hakları” vurgusu yaparak şu ifadelere yer verdi:
“Gazze’nin var olup olmamak arasında, tüm dünyanın ise insan olup olmamak arasında mücadelesi devam ederken; ABD’de üniversite rektörlerinin baskıyla istifaya zorlanması kabul edilemez. Pensilvanya Üniversitesi Rektörü Liz Magill’in ardından Harvard Üniversitesi Rektörü Claudine Gay de İsrail’e tepki gösterilerinde ifade özgürlüğünü savunmaları nedeniyle istifa etmiştir. MIT Rektörü Sally Kornbluth ile birlikte ABD’deki 3 rektörün ‘Müslüman muhalefeti ve nefretin her türlüsünün artışına karşı mücadele edeceklerini’ belirtmeleri nedeniyle istifaya zorlanması ‘Temel İnsan Haklarını’nın ayaklar altına alındığı İsrail saldırılarına karşı olan endişeleri daha da artırmıştır. İnsanlığın vicdanını koruma noktasında önemli bir görev üstlenen üniversitelerin üzerindeki bu baskıyla birlikte akademik özgürlüğün daralmasını kabul etmek mümkün değildir. Unutulmamalıdır ki uluslararası kamuoyunun gözü önünde gerçekleştirilen bu saldırılarla aralarında bebek ve çocukların da olduğu on binlerce kişinin katledilmesi tahammül edilemez bir noktaya ulaşmıştır. Bu noktada bilim insanları ve uluslararası kurumlar başta olmak üzere herkes Orta Doğu’daki ‘İsrail Sorunu’na karşı mücadele etmeye devam etmelidir.”