Türk Eğitim Sen’den Kadınlar Günü raporu
Türk Eğitim Sen’den Kadınlar Günü raporu
Türk Eğitim Sen, bin 535 kadın eğitim çalışanının katılımı ile yapılan "Türkiye’de Kadın Eğitim Çalışanı Olmak" konulu anketin sounçlarını açıkladı.
Türk Eğitim Sen’in 28 Ocak-18 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirdiği anketin sonuçlarına göre, bin 535 kadın eğitim çalışanı, mesleki zorluklar, yönetim sorunları, iş-yaşam dengesi ve cinsiyet ayrımcılığı gibi çeşitli konularda görüşlerini bildirdi. Türk Eğitim Sen’in internet sitesi ve 7 ayrı öğretmen ve memur platformunda yapılan anket, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne önemli veriler sundu. Katılımcıların yüzde 21.2’si tekrar meslek seçecek olsalar eğitim çalışanı olmayı istemeyeceklerini belirtirken, yüzde 48.1’i yine aynı mesleği seçeceklerini ifade etti. Kararsız olduğunu belirtenlerin oranı ise yüzde 30.7 oldu.
Kadın eğitim çalışanlarına mesleklerini icra ederken karşılaştıkları zorluklarda psikolojik sağlamlıklarını korumak için ne yaptıkları soruldu. Katılımcıların yüzde 65’i kontrolü elinde tutmaya çalıştığını belirtirken, yüzde 59.1’i yaptığı işe daha fazla odaklanarak sorunların üstesinden gelmeye çalıştığını söyledi.
Yönetime dair
Katılımcılara kurumunda yöneticiler ile en çok sorun yaşadıkları konular soruldu. Buna göre yüzde 22,8’i kurumunda yöneticileri ile sorun yaşamadığını ifade ederken; yüzde 22’si "bir kısım liyakatsiz yöneticilerin tutum, davranış ve uygulamaları", yüzde 15.1’i "ayrımcı, egosu yüksek idareciler", yüzde 11.4’ü "gereksiz bürokrasi", yüzde 8,3’ü "çalışanlarla iletişimsizlik", yüzde 7,7’si ise "alandan kopuk alınan, uygulama yapılamaz kararlar" cevabını verdi.
"Görev yaptığı kurumda iş yükünün görece az olması gerekçesiyle yöneticilerim tarafından başka birime görevlendirme vb. şekilde tehdit edilirim’ ifadesine katılıyor musunuz?" sorusuna katılımcıların yüzde 79,8’i "Hiçbir zaman" cevabını verdi. Bazen tehdit edildiğini ifade edenlerin oranı yüzde 7,6 olurken, ara sıra diyenlerin oranı yüzde 5,4, genellikle cevabı verenlerin oranı yüzde 2,9, her zaman seçeneğini işaretleyenlerin oranı yüzde 4,3 oldu.
Katılımcılara "Hayat görüşü, çalışma şartları ve diğer nedenlerle uzak veya dezavantajlı kurumlara görevlendirilmekle tehdit ediliyor musunuz?" sorusuna hiçbir zaman tehdit edilmediğini söyleyenlerin oranı yüzde 84 iken, yüzde 16’sı tehdit edildiğini söyledi.
Katılımcıların yöneticilerinin adil ve şeffaf olmasından dolayı kurumuna güven ve aidiyet duyma durumları da incelendi. Buna göre "’Kurumuma güven ve aidiyet duyarım’ ifadesine katılıyor musunuz?" sorusuna katılımcıların 23,3’ü hiçbir zaman, yüzde 16,2’si bazen, yüzde 24,5’i ara sıra, yüzde 15,2’si genellikle, yüzde 20,8’i de her zaman cevabını verdi.
"’Yakınlarım veya kendim için tedavi vb. nedenlerle zorunlu izin almam gerektiğinde idarecilerden destek görürüm’ ifadesine katılıyor musunuz?" sorusuna katılımcıların yüzde 30,7’si her zaman, yüzde 20,9’u ara sıra, yüzde 14.4’ü genellikle cevabı verirken, hiçbir zaman destek görmediğini ifade edenlerin oranı yüzde 20,1, bazen destek gördüğünü ifade edenlerin oranı ise yüzde 13,9 oldu.
"Kurumum rehberlik servisinden psikolojik destek almam konusunda bana gerekli imkanları sunar’ ifadesine katılıyor musunuz?" sorusuna katılımcıların yüzde 36.4’ü hiçbir zaman cevabını verdi.
Kurum yöneticilerinin öğrenci/veli/vatandaş ile yaşanan problemlerde adil bir şekilde yanlarında durup durmadığı sorulan ankette katılımcıların yüzde 18,5’i hiçbir zaman cevabını verdi. Bu soruya katılımcıların yüzde 15,9’u bazen, yüzde 22,3’ü ara sıra, yüzde 17,7’si genellikle, yüzde 25,6’sı her zaman cevabını verdi.
Kadın çalışanlar mesleki tükenmişlik yaşıyor
Kadın eğitim çalışanlarının mesleki tükenmişlik durumları incelendiğinde yüzde 27,9’u mesleki tükenmişlik yaşadığını, yüzde 20,8’i ise mesleki tükenmişlik yaşamadığını belirtti. Kararsız olduğunu belirtenlerin oranı ise yüzde 51,3 oldu.
"Evdeki sorumluluklar ile mesleki sorumluluklar konusunda zorluk yaşayıp, iş-yaşam dengesini kurmakta zorlanıyor musunuz?" sorusuna yüzde 32,1’i hiçbir zaman, yüzde 18,8’i bazen, yüzde 23,1’i ara sıra, yüzde 12’si genellikle, yüzde 14’ü ise her zaman cevabını verdi.
"’Birlikte yaşadığım kişiler ya da yakınlarıma (anne, baba, eş, çocuk vb.) ayırdığım/ayırmam gereken vakitleri evde mesleki çalışmalara ayırmaktan dolayı suçluluk duyuyorum’ ifadesine katılıyor musunuz?" sorusuna yüzde 20’si bazen, yüzde 18,2’si ara sıra, yüzde 14,3’ü genellikle ve yüzde 18,9’u her zaman cevabını verdi. Suçluluk duymadığını ifade edenlerin oranı ise yüzde 28,6 olarak belirlendi.
Katılımcıların yüzde 27,1’i meslek hayatının bir bölümünde veya şu anda çocuğunun bakımı için hiçbir zaman zorlanma yaşamadığını ve çaresiz hissetmediğini söylerken, yüzde 11,7’si bazen, yüzde 15,7’si ara sıra, yüzde 13’ü genellikle, yüzde 32,5’i her zaman çocuğunun bakımı için zorlanma ve çaresiz hissetme durumu yaşadığını ifade etti.
"Çocuk sahibi olmak istesem de kreş, bakıcı vb. imkanların yetersizliğinden dolayı buna cesaret edemiyorum" ifadesine hiçbir zaman katılmadığını söyleyenlerin oranı yüzde 39,2 iken, her zaman diyenlerin oranı yüzde 26,1, ara sıra cevabını verenlerin oranı yüzde 15,1, genellikle seçeneğini işaretleyenlerin oranı yüzde 10,2, bazen diyenlerin oranı da yüzde 9,4 olarak belirlendi.
Kadın çalışanlar cinsiyet ayrımcılığı yaşıyor
Katılımcıların "Siz ya da başkaları, kurumunuzda cinsiyet ayrımcılığına maruz kaldınız mı?" sorusuna verdikleri cevaplar incelendiğinde yüzde 22,7’si cinsiyet ayrımcılığı yaşadığını, yüzde 49,4’ü ise cinsiyet ayrımcılığı yaşamadığını belirtti. Burada kısmen olduğunu belirtenlerin oranı ise yüzde 27,9 oldu.
Katılımcıların yüzde 49,8’i çalıştığı kurumda hiçbir zaman kadın olmanın zorluğunu yaşamadığını söylerken; yüzde 14,8’i bazen, yüzde 15,7’si ara sıra, yüzde 6,8’i genellikle, yüzde 12,9’u ise her zaman çalıştığı kurumda kadın olmanın zorluğunu yaşadığını ifade etti. Katılımcıların yüzde 21,2’si mesleğini icra ederken kadın olarak hak ettiği değeri hiçbir zaman görmediğini söyledi.
"Öğrencilerin/velilerin ve hizmet alıcıların gözünde kadın eğitim çalışanı olduğunuz için değer görüyor musunuz?" sorusuna katılımcıların yüzde 14,6’sı hiçbir zaman, yüzde 16,9’u bazen, yüzde 29,6’sı ara sıra, yüzde 18,2’si genellikle, yüzde 20,7’si her zaman cevabını verdi.
"Eğitim çalışanları arasında veya Whatsapp gruplarında erkek meslektaşlarım cinsiyet eşitliği konusunda hassas davranmaktadır" ifadesine katılıp katılmadıkları sorulan katılımcıların yüzde 9,4’ü hiçbir zaman hassas davranılmadığını söylerken, yüzde 10,2’si bazen, yüzde 23,3’ü ara sıra, yüzde 19,8’i genellikle, yüzde 37,3’ü her zaman hassas davranıldığını belirti.
Katılımcıların yüzde 71,1’i öğrenci/veli/vatandaşın mesai saatleri dışında aramaları ve mesajları nedeniyle ev/aile yaşantısının olumsuz etkilendiğini ifade ederken, "Çalıştığım kurumda erkek meslektaşlarımın yıkıcı rekabeti nedeniyle kadınlık onurumun incindiğini hissederim" ifadesine katılıp katılmadıkları sorulduğunda katılımcıların yüzde 13,7’si bazen, yüzde 10’u ara sıra, yüzde 4’ü genellikle, yüzde 4,2’si her zaman cevabı verdi. Bu soruya hiçbir zaman cevabı verenlerin oranı ise yüzde 68.1 oldu.
Mobbinge maruz kalma
Katılımcılara meslek hayatının bir bölümünde kadın olduğu için mobbinge maruz kalıp kalmadıkları da soruldu. Buna göre yüzde 13,4’ü bazen, yüzde 14,5’i ara sıra, yüzde 7,1’i genellikle, yüzde 15,2’si her zaman cevabını verdi. Mobbinge maruz kalmadığını ifade edenlerin oranı ise yüzde 49,9 oldu.
"’Bekar bir kadın olduğum için yöneticilerim ve meslektaşlarım tarafından zorbalığa maruz kalırım’ ifadesine katılıyor musunuz?" sorusuna katılımcıların yüzde 10,6’sı bazen, yüzde 8,1’i ara sıra, yüzde 3,8’i genellikle, yüzde 5’i her zaman bekâr bir kadın olduğu için zorbalığa maruz kaldığını ifade etti. Zorbalığa hiçbir zaman maruz kalmadığını söyleyenlerin oranı ise yüzde 72.4 oldu.
Katılımcıların yüzde 67,9’u doğum izni ve süt izni gibi yasal hakların kadın çalışanlar için hiçbir zaman yeterli olmadığını söyledi.
Bir kadın olarak meslek hayatında sözlü şiddete maruz kalma durumu incelendiğinde yüzde 43,8’i hiçbir zaman sözlü şiddete maruz kalmadığını söyledi. Katılımcıların yüzde 16,1’i bazen, yüzde 15,4’ü ara sıra, yüzde 10,5’i genellikle ve yüzde 14,2’si ise her zaman kadın olarak meslek hayatında sözlü şiddete maruz kaldığını kaydetti.
Bir kadın olarak meslek hayatında fiziksel şiddete maruz kalma durumu incelendiğinde yüzde 79,5’i hiçbir zaman fiziksel şiddete maruz kalmadığını söyledi. Katılımcıların yüzde 9,2’si bazen, yüzde 6,1’i ara sıra, yüzde 2,2’si genellikle ve yüzde 3’ü ise her zaman kadın olarak meslek hayatında fiziksel şiddete maruz kaldığını dile getirdi.
Bir kadın olarak meslek hayatında duygusal şiddete maruz kalma durumu incelendiğinde yüzde 36,5’i hiçbir zaman duygusal şiddete maruz kalmadığını belirtti. Katılımcıların yüzde 18,3’ü bazen, yüzde 17,8’i ara sıra, yüzde 9,1’i genellikle ve yüzde 18,3’ü ise her zaman kadın olarak meslek hayatında duygusal şiddete maruz kaldığını dile getirdi.
"Kadın olduğum için yönetici pozisyonlarına layık görülmüyorum’ ifadesine katılıyor musunuz?" sorusuna yüzde 12,9’u bazen, yüzde 12,2’si ara sıra, yüzde 6,6’sı genellikle, yüzde 9,1’i her zaman katılıyorum cevabını verdi. Bu soruya hiçbir zaman katılmadığını belirtenlerin oranı yüzde 59,2 oldu.
"Kadınların özel dönemlerinde yaşadığı fiziksel ve duygusal zorlukların tolere edildiği ve desteklendiği bir kurumda çalışmaktayım’ ifadesine katılıyor musunuz?" sorusu da yöneltildi. Buna göre katılımcıların yüzde 36,8’i bu ifadeye katılmadığını belirtti.
"’Erkeklerin egemen tutumları nedeniyle yönetici toplantılarında kadın yönetici olarak fikirlerime saygı duyulmadığını düşünüyorum’ ifadesine katılıyor musunuz?" sorusuna kadın eğitim çalışanlarının yüzde 14,9’u bazen, yüzde 12,1’i ara sıra, yüzde 6,2’si genellikle, yüzde 7,1’i ise her zaman katıldığını ifade etti. Katılımcıların yüzde 30’u kadın yönetici olarak kendini ispatlaması için zorbalık ve dayatmalara maruz kaldığını dile getirdi.
"’Terfilerde kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olduğu konusunda MEB tarafından desteklenirim’ ifadesine katılıyor musunuz?" sorusuna katılımcıların yüzde 31,9’u hiçbir zaman cevabını verdi.
Katılımcılara aile içinde eşi tarafından kadın çalışan olarak değer görüp görmedikleri soruldu. Buna göre katılımcıların yüzde 15,2’si hiçbir zaman eşi tarafından değer görmediğini söyledi. Katılımcıların yüzde 9,1’i bazen, yüzde 16,8’i ara sıra, yüzde 13,6’sı genellikle cevabını verirken, yüzde 45,4’ü her zaman eşi tarafından değer gördüğünü söyledi.
"’Artan enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında maaşım yetersiz kalmaktadır’ ifadesine katılıyor musunuz?" sorusuna ankete katılanların yüzde 61,1’i her zaman, yüzde 6,8’i bazen, yüzde 10’u genellikle, yüzde 13,7’si ara sıra cevabını verdi.
Demografik veriler
Ankete bin 535 kadın eğitim çalışanı katıldı. Katılımcıların yüzde 27,8’i 20-29 yıllık, yüzde 22,4’ü 15-19 yıllık, yüzde 21,4’ü ise 10-14 yıllık eğitim çalışanı arasından belirlendi. Katılımcıların yüzde 11,9’u 5-9 yıllık çalışan iken, 30 yıl üzerinde kıdemi olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 8,7 oldu. Katılımcıların yüzde 86,4’ünü öğretmenler ve üniversite öğretim elemanları oluşturdu. Bunu yüzde 7,6 ile müdür yardımcısı, yüzde 2,7 ile müdür olarak görev yapanlar takip etti.
Katılımcıların istihdam durumlarına göre dağılımları incelendiğinde yüzde 94,8’inin kadrolu, yüzde 3,5’inin sözleşmeli ve yüzde 1,8’inin ise ücretli olarak eğitim hizmet kolunda istihdam edildiği görüldü.
"Toplumsal eşitlik esasında haklarının korunması ve dezavantajlılık durumlarının sonlandırılması önem kazanmaktadır"
Anket sonuçlarını değerlendiren Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan, tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı. Toplumların değiştiğini, bu değişimi ortaya çıkaran toplumsal kurumlardan birinin de eğitim kurumları olduğunu söyleyen Geylan, "Eğitim kurumu gerek açık gerekse kapalı işlevleri ile Türkiye’yi yeni yüzyıla taşıyacak temel kurumlardan biridir. Eğitim kurumunda yer alan kadın çalışanlar bu işlevleri yerine getiren temel aktörlerdir. Bu bilinçle toplumsal eşitlik esasında haklarının korunması ve dezavantajlılık durumlarının sonlandırılması önem kazanmaktadır" dedi.
Eğitim çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi, ücretlerin artırılması ve psikolojik destek mekanizmalarının geliştirilmesinin sağlanması gerektiğinin altını çizen Geylan, cinsiyet eşitliği politikalarının eğitim kurumlarında daha etkin uygulanmasını da istedi. Geylan ayrıca, kadın yöneticilerin teşvik edilmesi ve kadın eğitimcilerin liderlik pozisyonlarına atanmasını destekleyen politikaların oluşturulmasının önemine dikkat çekti.
Kadın eğitim çalışanlarının ev işleri, çocuk bakımı ve mesleki sorumlulukları dengelemekte zorlandığına vurgu yapan Geylan, "Esnek çalışma saatleri getirilmeli ve kreş imkanları artırılmalıdır. Kadın eğitim çalışanlarının iş yükünü azaltmaya yönelik çalışma saatleri düzenlenmelidir" dedi.
Eğitim kurumlarında eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi için yasal düzenlemelerin işler hale getirilmesi gerektiğini söyleyen Geylan, "Avrupa ülkelerinde olduğu gibi okul güvenlik politikaları güçlendirilmeli, şiddet mağduru eğitim çalışanları için özel hukuki destek birimleri oluşturulmalıdır" diye konuştu.
Geylan ayrıca, kadın eğitim çalışanlarına yönelik mobbing vakalarında cezaların artırılması, farkındalık eğitimlerinin yaygınlaştırılması ve mobbingin hukuki olarak kabul edilmesi için gereken sürecin kısaltılmasını da istedi.
Ankette kadın eğitim çalışanlarının okul yöneticileriyle adil ve şeffaf olmayan yönetim anlayışı nedeniyle sıkıntı yaşadığını belirten Geylan, bunun çözümünün eğitim yöneticilerinin liyakat esasına göre atanması olduğuna dikkat çekti. Kadın eğitim çalışanlarının enflasyon karşısında maaşlarının yetersiz kaldığını belirten Geylan, "Eğitim çalışanı maaşlarının iyileştirilmesi ve sosyal hakların artırılması sağlanmalıdır. Öğretmen maaşları AB ülkeleriyle kıyaslanarak düzenlenmelidir. Kadın eğitim çalışanları için sosyal destekler artırılmalıdır. Meslek içi yan haklar (ücretsiz psikolojik destek, ücretsiz kreş vb.) genişletilmelidir" ifadelerini kullandı.