TZOB Genel Başkanı Bayraktar FAO raporunda dışarıdan gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke sayısının 45 e yükseldiği belirtiliyor

TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “FAO raporunda dışarıdan gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke sayısının 45’e yükseldiği belirtiliyor”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) raporuna göre, dışarıdan gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke sayısının 45’e yükseldiğini belirterek, "Dünyada gıda güvenliğini sağlamak ancak devletlerin, uluslararası kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının ve tüm diğer aktörlerin de aktif katılım ve diyaloğuyla mümkün olabilir" dedi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kurulduğu 16 Ekim tarihinin her yıl Dünya Gıda Günü olarak kutlandığını hatırlatan TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Bu yıl Dünya Gıda Günü, her yerde her insanın düzenli olarak ve yeteri kadar besleyici gıdaya erişmesini sağlamak gerektiği vurgusuyla ‘geride kimseyi bırakma’ temasıyla kutlanıyor. 150 ülkede çeşitli etkinliklerle kutlanan Dünya Gıda Günü, dünya çapında açlık çeken insanlarla ilgili farkındalığı artırarak açlığa son vermeye yönelik çalışmaları hızlandırmayı, herkes için gıda güvenliğini ve sağlıklı beslenmeyi teşvik etmeyi amaçlıyor. FAO, yapılan etkinliklerde küresel ısınmanın, yükselen gıda fiyatlarının ve uluslararası gerginliklerin dünya gıda güvenliğini etkilediği bir ortamda dünyada her insanın bu durumdan zarar gördüğü vurgusunu yapıyor. FAO’ya göre daha iyi bir dünya yolunda mesafe alınmasına rağmen pek çok kişi bu iyilikten yaralanamıyor. Dünyada gıda arzı yeterliyken milyonlarca insan sağlıklı gıdaya ulaşamıyor, yetersiz besleniyor ve gıda güvensizliği riskine maruz kalıyor” dedi. “FAO verilerine göre 2021 yılında 828 milyon insan yetersiz beslenmiş ve açlık yaşamıştır” Küresel çaptaki açlık sorununa değinen Bayraktar, “Dünyada fakir insanların yüzde 80’i kırsal alanlarda yaşıyor ve geçimlerini tarımdan sağlıyor. Bu kesimler doğa veya insan tarafından meydana getirilen olumsuzluklardan daha çok etkileniyor. Ekonomilerin, kültürlerin ve insanların daha çok birbiriyle ilişki içinde olduğu bir ortamda zincir bir yerde koptuğunda bu durum her insanı etkiliyor. Tüm dünyada açlıkla mücadelemiz devam ederken, FAO verilerine göre 2021 yılında 828 milyon insan yetersiz beslenmiş ve açlık yaşamıştır. Yine 2021’de dünyada yaklaşık 2,3 milyar insan, yani dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 30’u orta veya ciddi düzeyde gıda güvensizliği yaşamıştır. 2019 yılında başlayan ve dünyayı etkisi altına alan pandeminin ağır etkileri devam ederken Rusya-Ukrayna savaşı başladı. Bu durum ne yazık ki dünyamızda yaşanan açlık ve yetersiz beslenmeyle olan savaşı daha da zorlaştırdı. Birçok ülke için gıda güvenliği ve beslenme durumuna gölge düşürdü. Açlık ve yetersiz beslenmeden en çok etkilenen, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin gıda üretiminde kendine yeterli düzeye gelmeleri önem taşıyor. Ancak günümüzde gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke sayısı artıyor. FAO’nun gıda üretimine ilişkin raporunda, dışarıdan gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke sayısının 45’e yükseldiği belirtiliyor. Dünyada gıda güvenliğini sağlamak ancak devletlerin, uluslararası kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının ve tüm diğer aktörlerin de aktif katılım ve diyaloğuyla mümkün olabilir” ifadelerine yer verdi. “Gıda fiyatlarının artması gıdaya ulaşımı zorlaştırdı” Dünyada pandemi süreciyle başlayan gıda fiyatlarındaki artışların Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte artarak devam ettiğini kaydeden Bayraktar, "Başlangıçta bu yükselişlerde gıda tedarik zincirindeki spekülatif hareketlerin varlığı ortaya koyuldu. Sonraki süreçte tarımsal ürünlerin üretiminde kullanılan girdilerdeki fiyat yüksekliğinin gıda enflasyonundaki rolü ön plana çıkarken, lojistikteki ve diğer hizmetlerdeki artışın da bundan sorumlu olduğu ortaya çıktı. Diğer yandan bu bağlamda küresel ısınma sonucu zaman zaman baş gösteren tarımsal kuraklık, biyoyakıt üretiminde bitkisel ürünlerin kullanımı ve tarımsal ürünlere yönelik artan talep de göz ardı edilmemelidir. Önümüzdeki süreç tarım sektörü ve gıda fiyatları açısından önemini koruyacaktır. Rusya-Ukrayna savaşının etkilediği ekonomik krizin tahıl koridoru anlaşması ve diğer ülkelerin gayretleriyle azaltılması öngörülüyor. Fakat FAO’nun açıkladığı Dünya Gıda Endeksi verilerine göre aylık bazda son dönemde azalma söz konusu olsa da uluslararası piyasalarda özellikle doğal gaz ve petrol gibi ham madde ve tarım ürünleri fiyatlarının artabileceği görülüyor. Sorunların kısa sürede çözülmesini beklememekle birlikte istikrarlı politikaların ve uygulamaların bir an önce devreye girmesi gerekiyor. Gerekli tedbirleri acilen alarak, bu riskleri ülke olarak yönetmek zorundayız. Bunu başaramazsak üreticimiz de, tüketicimiz de bu zor günleri aşamayacaktır” şeklinde konuştu. “Üretici fiyatlarını ve ihracatı baskılayarak gıda enflasyonunu düşüremeyiz” Gıda enflasyonunu düşürebilmek için yapılması gerekenlerden bahseden Bayraktar, “Bunun için her şeyden önce enflasyona neden olan faktörleri göz önüne almamız gerekiyor. Bu faktörler yanlış tespit edilirse çözüme de ulaşılamayacaktır. İhtiyaçlar ve politika araçları belirlenmeli, çözümler üretilmelidir. Ürün fiyatlarını baskılayarak enflasyonu düşüremeyiz. Üretici fiyatlarını baskılama, yanlış bir politika aracı seçimidir. Yine ihracata kısıtlama getirme, kısa vadede sonuca ulaşsa da orta ve uzun vadede ihracat pazarlarının kaybedilmesine ve ürün arzının azalmasına neden olacaktır. Gıda fiyatlarında yaşanan artışlar ve fiyatlardaki dalgalanmalar, özellikle gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerde gıdaya erişimi zorlaştırıyor, hatta kimi zaman imkânsız hale getiriyor. Her ülke gıda fiyatlarını kontrol ederek yükselişleri engellemeye çalışıyor. Her ülke kendi iç dinamiklerine göre çeşitli yöntemlerle gıda fiyatlarıyla mücadele ediyor. Vergi indirimi, denetimlerin sıklaştırılması, ithalat ihracat düzenlemesi, sosyal ve ekonomik yardımlar gibi değişik yöntemler uygulanarak gıda fiyatları kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Gıda fiyatlarındaki artışa çözüm bulmanın kolay olmayacağı bellidir. İşte bu noktada üzerinde durulması gereken sektör tarım sektörüdür. Bu nedenle tarım sektörüne özen göstererek, stratejik sıfatını ön plana çıkaracak çalışmalar yapmalıyız. Son aylarda gıda enflasyonuna sebep olan en önemli etkenlerden birisi olarak, tarım üretici fiyat endeksinde aşırı artışlar ön plana çıkıyor. Bu durum, tarımsal üretimdeki maliyet yüksekliğinin neticesidir. Diğer yandan, tarım ve gıda ürünleri fiyatlarındaki artışlar doğrudan üreticiye yansımıyor. Artan fiyatlar üretici ile tüketici arasındaki fiyat makasının açılmasına sebep oluyor. Dolayısıyla artan fiyatlardan yararlanamayan üreticilerimiz, bir de artan aşırı fiyat dalgalanmalarından olumsuz etkileniyor” diye konuştu. “Elektrik fiyatlarındaki artışlar da maliyetlerin önemli bir ölçüde artmasına sebep oldu” Maliyet artışlarına sebep olan etkenler arasında elektrik fiyatları olduğunu da kaydeden Bayraktar, “Yurt dışına büyük oranda bağımlı olduğumuz mazot, gübre, zirai ilaç ve yem gibi girdiler tarımsal üretimde en önemli maliyet unsurlarıdır. 2022 yılıyla birlikte döviz kurlarındaki önemli artışlar bu maliyetleri de artırdı. Bu maliyet unsurlarının yanında sulama ve sulamada kullanılan elektrik fiyatlarındaki artışlar da maliyetlerin önemli bir ölçüde artmasına sebep oldu. Girdi fiyatlarında düşüş sağlanmadan üretici fiyatlarında düşüş sağlanması mümkün değildir. Pahalı girdilere ulaşamamanın neticesinde verim düşüklüğü ve yetersiz üretim de üretici fiyatlarının artışını getiriyor. Girdilerin üreticilerimize makul fiyatlardan temin edilmesi tüketiciye yansıyarak gıda enflasyonun azaltılmasında önemli bir rol oynayacaktır” değerlendirmesinde bulundu. “Gıda güvencesini aşağı çeken gıda israfı artık bitmelidir” Gıda israfı hakkında değerlendirmeler yapan Bayraktar, “Gıdaya ulaşmanın, açlığı yok etmenin oldukça önemli olduğu günümüzde, gıda israfına son vermek gerekiyor. Birleşmiş Miletler Çevre Programı (UNEP) tarafından hazırlanan Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre dünyada üretilen gıdanın üçte biri israf ediliyor veya kayboluyor. Gıda güvenliğini sağlamada kayıp ve israfın azaltılması da en az verimlilik kadar önemlidir. Büyük emek ve kaynak harcanarak üretilen her ürünün bir gramı dahi ziyan edilmeyecek kadar değerlidir” açıklamasında bulundu. “Kuraklığa karşı önlem alamazsak insanlarımızın gıdaya ulaşması zor olacaktır” Türkiye’nin kuraklığa karşı dikkatli olması gerektiğini ifade eden Bayraktar, “Türkiye, Akdeniz çanağında küresel ısınmadan en kötü etkilenen ülkelerin başında geliyor. Önlem alınmazsa Türkiye’nin su kaynakları hızla kuruyacak, gıda güvenliği tehlikeye girecek, insanlarımızın gıdaya ulaşması zorlaşacaktır. Kuraklık, ülkemizde su kaynaklarının daha önce görülmediği şekilde aşırı kullanılmasına sebep oldu. Sadece son 10 yılda su kullanımı üçte bir oranında arttı. Su yönetimi politikaları hızla hayata geçmeli ve mevcut sistem değiştirilmelidir. Acil olarak açık sistemlerden kapalı sulama sistemlerine geçilmeli, daha az su isteyen kurak bölgelerin ekolojisine uygun ürünlerin yetiştirilmesi teşvik edilmelidir. Yağmur suyunun toplanması ve gri suyun stratejik olarak yeniden kullanılması su tüketimini azaltacaktır” şeklinde konuştu. “Tarımsal üretimde en üst yeterlilik oranına kavuşmak gereği ortaya çıkmıştır” Gıda krizi konusunda önlemler alınması gerektiğini söyleyen Bayraktar, “2021/2022 sezonunda ekilmemiş bir karış toprak bırakmamaya, bütün imkanları üretim için seferber etmeye gayret gösteren, üretimden vazgeçme noktasına gelmişken cesaretlenip tarlasına dönmeye çalışan çiftçiye destek olunmalıdır. Bunu başaramazsak krizlerin etkisini azaltan bir sektör olarak bilinen gıda sektörü, ülkemizde krizlerin daha da büyümesine neden olacaktır. Her şeyden önce tarımsal potansiyeli oldukça yüksek bir Türkiye’ye aşırı oranda gıda fiyat artışı yakışmamaktadır. Bir zamanlar uygulanan ithalatla fiyatları terbiye etme devri de geride kaldı. Artık paranız olsa bile ithalat yapamıyorsunuz. Neticede artık tarımsal üretimde en üst yeterlilik oranına kavuşmak gereği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle üretimde atıl kapasite en aza indirilmeli ve verimin artırılması ile üretim potansiyelinin istenen düzeyde kullanılması, gıda enflasyonu riskinin azaltılmasında önemli bir araç olacaktır” dedi. “Sözleşmeli çiftçiliği geliştirmek ve yaygınlaştırmak gerekiyor” Çiftçilere yönelik yeni adımlar atılması gerektiğini sözlerine ekleyen Bayraktar, “Bu bağlamda tarımın yapısal sorunlarından birisi olan sulamada, kuraklık durumunda ürün rekolte düşüşlerinin önlenmesi için sulama alanlarının artırılması, sulama suyu potansiyelini en etkin kullanan basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması gerekiyor. Yine işletme ölçeklerini büyütmek için arazi toplulaştırmasıyla üretimde etkinliği artırmak da üretim maliyetlerini ve dolayısıyla tarım ve gıda fiyatlarını düşürmede önemli bir rol oynayacaktır. Tarım ve gıda ürünlerinin tarladan sofraya ulaşmasındaki maliyet artışında, çiftçinin ürettiğini pazarlamada yeterince yer alamaması tarımın yapısal sorunlarından birisi olan örgütlenme ile ilgilidir. Üretici etkin bir örgütlenme içerisinde bulunmamakta, pazarlama zinciri gereğinden uzun olmaktadır. Tarım ürünleri için piyasa garantisi sağlamak, fiyat dalgalanmalarını azaltmak, gıda değer zincirini kısaltmak ve çiftçinin ürettiği ürünün ticaretinde söz sahibi olması için sözleşmeli çiftçiliği geliştirmek ve yaygınlaştırmak gerekiyor” ifadelerini kullandı. “Tarım sektörü olmadan sofralarımızda üç öğün tükettiğimiz gıdayı üretemeyiz” Tarım sektörünün önemi hakkında konuşan Bayraktar, “Girdi kullanımında etkinlik artırılarak kullanımı azaltmak ise üretim maliyetlerini düşürmede önümüzdeki süreçte kaçınılmaz bir hale gelecektir. Örtü altına yatırım yapmak desteklenirse, üretim artış hızını talep artış hızından daha yukarıya çekerek mevsim dışı fiyat artışlarının önüne geçilebilir. Gıda tedarik zincirinin etkin bir şekilde işlevini yerine getirmesinin sağlanmasıyla özellikle meyve ve sebzede görülen üretici-tüketici fiyat makasının artmaması sağlanabilir. Yeni Hal Yasası, çiftçilerin ürettiğinin ticaretinde olmasını ve dolayısıyla gıda değer zincirinden daha çok pay almalarını sağlayacak çiftçi örgütlerini de içermelidir. Dünyadaki fiyat artışlarına bağlı olarak yurtiçi fiyatlarda oluşturulan spekülatif davranışlar ticaret politikalarını ve piyasanın takip edilmesini gerektiriyor. Ülkemizin gıda güvencesinin sağlanması, toplumun, gençlerimizin ve çocuklarımızın sağlıklı ve kaliteli beslenmesi, tarımımızın uluslararası alanda rekabet edebilecek doğrultuda sürdürülebilir bir şekilde gelişebilmesine bağlıdır. Tarım sektörü olmadan sofralarımızda üç öğün tükettiğimiz gıdayı üretemeyiz. Bu nedenle, ülkeyi yönetenlerin tarım sektörüne daima pozitif ayrımcılıkla bakması ve imkânların bu şartlarda sunulması gerekiyor. Tarım sektörünün sorunları çözülmeli, gerekli yatırımlar yapılmalı ve desteklenmelidir” ifadelerine yer verdi.