Vaka sayısında meme kanseri akciğer kanserini geride bıraktı

Vaka sayısında meme kanseri akciğer kanserini geride bıraktı
Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. Fuzuli Tuğrul, kanser vakalarının artmasının beklendiğini, buna karşılık yeni teknolojiler ile kanserin erkenden teşhis edilerek kişiye özel tedavilerle daha başarılı sonuçlar alınabileceğini ve genetik bilimi sayesinde kanser türlerinin önceden saptanabileceğini söyledi. Eskişehir Acıbadem Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. Fuzuli Tuğrul, dünya çapında önemli bir halk sağlığı sorunu olan kanserin dünyada ikinci önde gelen ölüm nedeni olduğunu belirterek 4 Şubat Dünya Kanser Günü vesilesiyle önemli bilgiler verdi. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı verilerine göre 2020 yılında 19,3 milyon olan yeni kanser vakasının 2040’ta 28,4 milyon olmasının beklendiğini ifade etti. Kadınlarda meme kanserinin en sık teşhis edilen kanser olarak akciğer kanserini geride bıraktığına dikkat çeken Dr. Tuğrul meme kanserini sırasıyla akciğer, kolorektal, prostat ve mide kanserlerinin takip ettiğini söyledi. Ölüm nedenlerine gelince akciğer kanserinin ilk sırada yer aldığını ve onu da kolorektal, karaciğer, mide ve kadın meme kanserlerinin izlediği bilgisini aktardı. “Erken teşhis 5 kategoriye ayrılır” Dr. Tuğrul neredeyse tüm kanserler için, hastalığın erken bir aşamada tespit, teşhis ve tedavi edilmesiyle hayatta kalma şansının önemli ölçüde arttığını ve erken teşhis araştırmalarının beş geniş kategoriye ayrıldığını söyledi. İlk kategoride yıllık taramanın yer aldığını belirten Dr. Tuğrul bu taramaların pankreas, melanom gibi hızlı ve agresif şekilde gelişen kanserleri tespit edemeyebileceğini, bu agresif kanserler için yeni erken teşhis yöntemlerinin geliştirilmeye çalışıldığı aşamanın ‘erken kanserin biyolojisini belirleme’ ategorisi olduğunu dile getirdi. Riskli kişilerin belirlendiği ikinci kategoride kimlerin kansere yakalanma riskinin daha yüksek olduğu ve dolayısıyla kimlere test yapılması gerektiğini ve testlerin nasıl rumlanıp bunlara göre hareket edilmesi gerektiğine karar vermede önemli zorluklar bulunduğunu anlattı. Görünüşte sağlıklı kişilerin test edildiği bu aşamanın mümkün olduğunca basit, düşük maliyetli ve minimum düzeyde yanlış negatif veya pozitif sonuç sağlaması gerektiğini vurgulayan Dr. Tuğrul meme kanseri için mamografi, rahim ağzı kanseri için Pap smear, kolorektal kanser için kolonoskopi ve akciğer kanseri için düşük doz bilgisayarlı tomografinin (BT) bu grupta yer aldığını ifade etti. “Küçük tümörleri bulmak samanlıkta iğne aramaya benzer” Erken tümörler çok küçük olduğu için bulunup doğrulanmasını, samanlıkta iğne aramaya benzeten Dr. Tuğrul kanserin erken teşhisi için biyobelirteçlerden faydalanıldığını söyledi. Biyobelirteçlerin bulunup doğrulanması kategorisine örnek olarak kandaki yüksek prostat spesifik antijeninin (PSA), prostat kanserinin erken teşhis biyobelirteçlerinden biri olduğunu kaydetti. Doğru teknolojilerin geliştirilmesinden bahseden Dr. Tuğrul “Bu belirteçleri tespit edecek kadar hassas veya önemsiz hastalıklar için aşırı tedaviyi önleyecek kadar isabetli teknolojilerin geliştirilmesi oldukça zordur. Örneğin MRI ve PET gibi görüntüleme teknolojileri erken tanı ve evreleme gerçekleştirebilir. Son olarak erken teşhis yaklaşımlarının uygun şekilde değerlendirilmesi de erken teşhisin beşinci kategorisini oluşturur. En büyük zorluk, yeni bir erken teşhis yaklaşımının kanserleri gerçekten erken tespit edebileceğini ve sonuçta hayat kurtarabileceğini göstermektir” diye konuştu. “Onkoloji kliniklerinde yapay zeka kullanılıyor” Erken teşhis yöntemleri ile kanser tedavisinde hızlı iyileşme sağlandığının altını çizen Dr. Tuğrul özellikle serviks (rahim ağzı) kanserini önlemek için geliştirilen human papillomavirus (HPV) aşısını örnek gösterdi. Tedavi sürecindeki yeni yaklaşım ve teknolojiler sayesinde hastaya özel teşhis ve tedavi planlanabildiğine işaret eden Dr. Tuğrul “Bunun için de yapay zeka programları sıklıkla onkoloji kliniklerinde kullanılmaya başlandı. Kemoterapi tedavisine ek olarak hedefe yönelik ajanlar ve immünoterapi ilaçlarıyla kanser tedavisinde büyük bir ilerleme sağlandı. Radyasyon onkoloji kliniklerinde de yüksek teknolojik cihazların kullanılmaya başlanmasıyla tedavi oranları oldukça arttı. İleride genomik radyoterapi tedavisi ile kişiye özel tedaviler planlanmaya başlanacaktır” dedi. “KETEM’de pek çok tarama testi yapılıyor” Ülkemizde Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri’nin (KETEM) toplum tabanlı kanser tarama hizmeti verdiğini belirten Dr. Tuğrul bu kapsamda 40-69 yaş arası kadınlarda iki yılda bir mamografi ile, 30-65 yaş arası cinsel aktif kadınlarda beş yılda bir HPV-DNA ve pap smear testi ile, 50-70 yaş arası kadın ve erkeklerde iki yılda bir gaitada gizli kan testi ile taramalar yapıldığını söyledi. Yine Sağlık Bakanlığı’nın hastanelerde açtığı sigara bırakma poliklinikleri ile kanseri önlemeye yönelik hizmet verildiğini ifade etti. Günümüzde insan yaşam süresinin artmasıyla kansere yakalanma oranının da arttığına değinen Dr. Tuğrul “İleride genetik kliniklerinde kişiye özel gen haritaları oluşturulacak ve gelişecek kanser türü önceden belirlenebilecek. Bu yöntem gelişinceye kadar herkes erken teşhis için tarama programlarını yaptırmalı ve önleyici tedbir almalıdır” dedi.