‘Çikolata kisti, üreme çağındaki her 10 kadından 1’inde görülüyor’
Endometriozis(Çikolata kisti) hakkında uyarılarda bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Bilge Çetinkaya, “Üreme çağında, yaklaşık 10 kadından 1’inde görülmektedir. Tanısında en önemli özellik, adet döneminin ilk gününün çok şiddetli ağrılarla beraber olmasıdır” dedi.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Bilge Çetinkaya, endometriozis ve endometrioma(çikolata kisti) ile ilgili bilgilendirmelerde bulundu. Endometriozisin tanımını yapan Prof. Dr. Çetinkaya, “Rahmin içini döşeyen ve endometrium olarak adlandırılan dokunun rahmin dışında, olması gerekenden başka bir yerde bulunması olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Bilge Çetinkaya, “Üreme çağında, yaklaşık 10 kadından 1’inde görülür. Yerleştiği alanlarda, tıpkı adet döneminde rahim içindeki endometrium dokusunun kanayıp döküldüğü gibi, kanama alanları oluşturur. Bu durum drenajın olmadığı ve yapısal uygun olmayan alanlarda kronik enflamasyon, skar dokusu ve yapışıklık oluşmasına yol açar” diye konuştu.
“Genetik yatkınlık söz konusu”
Hastalığın bilinen bir sebebinin olmadığını söyleyen Prof. Dr. Çetinkaya, “Birinci derece yakınlarda, annesinde veya kız kardeşinde endometriozis olan kadınlarda daha sık görülmektedir. Mevcut hastalık yumurtalık hormonlarının etkisiyle ilerleyebilmektedir. En sık oluşum nedeninin, 10 kadının 6’sında olabilen endometriumun adet kanı olarak dışarı atılmasıyla aynı zamanda, tüplerden geriye, karın boşluğuna doğru olan kanama olduğu düşünülmektedir. Çevresel faktörler de hastalığın gelişiminde rol oynayabilir” şeklinde konuştu.
“Yumurtalıklarda bulunabilir”
Karın zarında yüzeye yayılım gösteren endometriozis, yumurtalıklarda kistik şekilde yerleşik olan çikolata kisti, pelvisteki derin doku, organ ve sinirlere yerleşen derin endometriozis, rahim duvarının kas tabakası içinde yerleşen adenomyozis ve kadın pelvisi dışındaki uzak bölgelerde yer alan ekstra pelvik endometriozis olarak, birbirinden farklı şekillerde görülebilmektedir. Başlıca karın zarı, yumurtalıklar, vajina arka duvarı, idrar torbası ve bağırsaklarda görülür. Nadiren de göğüs boşluğunda akciğerlerde ve diyaframda görülebilir. Dolayısıyla sistemik bir hastalık olarak değerlendirilmelidir” açıklamasında bulundu.
“En sık doğurganlık çağındaki kadınlarda görülür”
Endometriozisizin daha çok hormon bağımlı bir hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çetinkaya, “Bu nedenle bulguları en sık doğurganlık çağındaki kadınlarda görülmektedir. Ergenlik çağında, ilk adet döneminde bulgu verip görülebileceği gibi aynı zamanda hormon aktivitesinin çok azaldığı menopozal dönemde de skar dokusunda oluşmuş veya hastalığın kendisi ya da geçirilmiş ameliyatlara bağlı yapışıklıkların etkisiyle şikâyetlere neden olabilmektedir” ifadelerini kullandı.
Endometriozisizin belirtilerine değinen Prof. Dr. Çetinkaya, “Ağrılı adet dönemi, ağrılı ovulasyon, cinsel ilişki esnasında veya sonrasında ağrı, anormal kanamalar, kronik pelvik ağrı, bitkinlik ve infertilitedir. Yaşam kalitesi bozan iş ve güç kaybına neden olan ağrılar kadınların fiziksel, mental ve sosyal hayatını etkileyebilmektedir” dedi.
“Tanı sürecinde ultrasonografi ve MR gibi yöntemler kullanılır”
Teşhis konulma sürecinden bahseden Prof. Dr. Çetinkaya, “Kadınların farkındalığının olmaması veya semptomların diğer birçok durumla karıştırılması, hastalığın ilk semptomlarının fark edilmesi ile tanı konulma arasındaki süreyi uzatabilir. Bu süre gelişmiş ülkelerde bile yıllar sürebilmektedir. Tanısında en önemli bulgular, adet ilk günü ağrısı ve beraberinde infertilitenin varlığıdır. Benzer şekilde dismenore (ağrılı adet) ve disparoni (ağrılı cinsel ilişki) varlığında endometriozis sıklığı çok artmakta ve bu kadınlarda endometriozis mutlaka akılda tutulmalıdır. Dikkatli bir fizik ve genital muayene, ultrasonografi ve MR gibi diğer görüntüleme sistemleri, tanıya yardımcı yöntemlerin başında gelmektedir. En doğru tanı, lezyonların operasyon sırasında gözle görülmesi ve çıkartılan doku örneklerinin incelemesi ile konulmaktadır” şeklinde konuştu.
“Tedavi seçenekleri”
Endometriozis’in kesin bir tedavisinin olmadığını söyleyen Prof. Dr. Çetinkaya, “Fakat tıbbi tedavi ve hormonal baskılanma ile endometriozis kontrol altında tutulmaktadır. Cerrahi tedavi, endometriozis odaklarının ve skar dokusunun çıkarılmasında etkilidir ama başarı oranları her ne kadar hastalığın yaygınlığına ve cerrahın becerisine bağlı olsa da, çoğu zaman cerrahi sonrasında hastalık tekrarlamaktadır. Bu hastalıkta temel prensip tekrarlayan cerrahilerden kaçınmaktır” diye konuştu.
“Gebelik zamanında hastalığın semptomlarını azaltabilir”
Gebelik zamanında hastalığın semptomlarının azaltabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Çetinkaya, “Fakat hastalığı tamamen tedavi etmez. Rahim alınması ile birlikte bütün endometriozis odaklarının çıkarılması, semptomları azaltmasına rağmen kesin bir tedavi değildir, üstelik yumurtalıkları alınan ve hormondan arındırılmış bazı kadınlarda da endometriozisin görüldüğü bildirilmiştir” şeklinde konuştu.
Endometriozisli kadınların yumurtalık kanseri açısından daha riskli olduğu düşünülse de bu riskin çok düşük olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Çetinkaya, “Özellikle büyük çikolata kistlerin de kansere dönüşüm ya da kanserin gölgelendiği gözlemlenmiştir” bilgilerini verdi.
Yorumlar (0)
Bu haberi okuyanlar bunları da okudu.