Danıştay Başkanı Yiğit: “(İslamofobi) Avrupa ülkelerinin AİHM’nin içtihatında yer alan önlem ve hukuki tedbirleri almaması dikkate değerdir”
Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, Avrupa’da Kur’an-ı Kerim’in yakılması, yırtılması ve İslamofobi’ye ilişkin, “Bu durumda söz konusu eylem ve saldırılara ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı gerekçesiyle müsaade eden ve engel olmayan bir kısım Avrupa ülkeleri yönetimlerinin, üyesi oldukları Avrupa Konseyi’nin yargı organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) benzer husustaki içtihatlarını görmezden gelerek ifade özgürlüğü bahanesine sığınarak gerekli önlem ve hukuki tedbirleri almaması dikkate değerdir” dedi.
Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, Danıştay Konferans Salonu’nda düzenlenen Danıştay’ın 155. kuruluş yıl dönümü programına katıldı. Danıştay Başkanı Yiğit burada yaptığı konuşmada, Anayasa’nın cumhuriyetin niteliklerini belirleyen 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin en belirgin vasfının hukuk devleti olduğuna yer verildiğini hatırlatarak, “Hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren, bu hakları koruyucu, adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendini yükümlü sayan,
bütün etkinliklerinde hukuka ve anayasaya uyan, işlem ve eylemlere bağımsız yargıya tabii olan devlet demektir. Etkin bir yargı denetiminin temini ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik bir hukuk devleti kimliğinin bulunmasının en önemli koşullarından biri Anayasa’nın 138. maddesinde düzenlenen yargı bağımsızlığına hassasiyetle riayet edilmesidir” dedi.
Yargının hukuk devleti olmanın gereği olarak adaleti sağlama görevini yerine getirirken bağımsız kılındığının altını çizen Yiğit, “Yargıya tanınan bu güvence bir aracılık değil, adaletin gerçekleştirilmesinin bir aracıdır. Türkiye’yi nice yüzyıllara ulaştıracak olan da tarihimizden tebarüz ettiğimiz milli dayanışma ve birliğimizin temini olan kadim adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı, demokratik hukuk devleti ilkelerine bağlı ve yargı bağımsızlığından taviz vermeyen milli bir hukuk düzeni olacaktır” diye konuştu.
Yiğit, cumhuriyetin temel değerlerinden üçünün Anayasa’nın 24., 25. ve 26. maddelerinde düzenlenen din ve vicdan hürriyeti, düşünce ve kanaat hürriyeti ve düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti olduğunu belirterek, “Dünyanın da değerleri arasında olan din ve vicdan özgürlüğü kapsamında yer alan değerlere bazı Avrupa ülkelerinde yeterince müsamaha gösterilmemektedir. Bu ülkelerde son zamanlarda sergilenen İslamofobik yaklaşımlar, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik yakma ve yırtma gibi eylemler, din ve vicdan hürriyeti aleyhine işlenen nefret suçu olarak görülmelidir” ifadelerini kullandı.
Yiğit, konuşmasına şöyle devam etti:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin birçok kararında ifade ve düşünce özgürlüğünün bazı görev ve sorumlulukları yerine getirdiğini, din ve inanç özgürlüğü söz konusu olduğunda başkalarına zarar verecek nitelikteki söylemlerden ve saygısızlık edecek davranışlardan kaçınılması gerektiğini, iki temel hakkın uygulanması söz konusu olduğunda çatışan menfaatler arasında bir denge kurulması gerektiğini, ifade özgürlüğüne müdahalenin kutsal sayılan bazı hususlara yapılan saldırıların önlenmesi amacıyla yapıldığı anlaşıldığında ise bu müdahalenin sosyal bir ihtiyaca karşılık geldiğini ve ölçülü olduğunu vurgulamaktadır. Bu durumda söz konusu eylem ve saldırılara ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı gerekçesiyle müsaade eden ve engel olmayan bir kısım Avrupa ülkeleri yönetimlerinin, üyesi oldukları Avrupa Konseyi’nin yargı organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin benzer husustaki içtihatlarını görmezden gelerek ifade özgürlüğü bahanesine sığınarak gerekli önlem ve hukuki tedbirleri almaması dikkate değerdir.”
“Bazı Batı ülkelerinde FETÖ, PKK, DHKP-C gibi terör örgütü mensuplarına bütün imkanları sunarken sınırlarda işkenceye maruz bırakılan, botları şişlenerek batırılan, Akdeniz ve Ege’nin sularına itilerek ölüme terk edilen mültecilere karşı sergilenen insanlık dışı, uluslararası hukuka aykırı ve vicdanları yaralayan davranışların ülkemizde görülmesi mümkün değildir” diyen Yiğit, Türk tarihinin ve sahip olduğu değerlerinin zulüm gören, yaşamları tehlikede olan insanlara karşı duyarsız kalmaya imkan vermediğini söyledi. Yiğit, "Ancak devletimizin göç ve mülteciler bir güvenlik sorunu oluşturmaya başladığında gereken fiili ve hukuki tedbirleri almakta tereddüt göstermediğini ve göstermeyeceğini de biliyoruz” dedi.
Program, Yiğit’in konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşması ile devam etti.
Yorumlar (0)
Bu haberi okuyanlar bunları da okudu.