Ekran maruziyeti çocuklarda dil ve konuşma bozukluklarını arttırdı
“Türkiye’nin en kapsamlısı” olarak nitelendirilen, Dil ve Konuşma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezi açıldı. Bahçeşehir Üniversitesi bünyesinde kurulan merkezin açılışında konuşan Merkez Müdürü Dr. Öğretim Üyesi İbrahim Can Yaşa özellikle çocuklarda yaşanan konuşma ve dil bozukluklarının sebebiyle ilgili “Bu noktada çeşitli faktörler var fakat günümüzde gördüğümüz ve en sık rastladığımız durum çok fazla dijital ekrana maruziyet” dedi.
Çocuklarda ailedeki diyalog eksikliği, dijital ortama fazla maruz kalma, yetişkinlerde ise felç, Alzheimer ve farklı sağlık sorunlarıyla görülen dil ve konuşma bozukluklarına artık terapiyle müdahale edilebiliniyor. Bahçeşehir Üniversitesi de bu çerçevede hayata geçirdiği Dil ve Konuşma Bozuklukları Uygulama ve Araştırma Merkezinin açılışını yaptı. İletişim, dil, konuşma, ses ve yutma bozukluklarına yönelik araştırma ve uygulama olanağı sağlayacak olan Merkez, son teknoloji cihazlarla hizmet vermeyi hedefliyor. Yutma, ses, akıcılık ve rezonans bozuklukları gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanan konuşma bozuklukları, merkezin uygulama ve araştırmalarıyla çözüme kavuşturması planlanıyor.
Açılışta merkezin hem Türkiye hem de üniversite için önemli bir yatırım olduğunu ifade eden BAU Rektörü Prof. Dr. Esra Hatipoğlu, “Bugün gerçekten üniversiteminiz için çok önemli, hem gelişim hem yatırım olarak nitelendirilebilecek bir süreci birlikte paylaşıyoruz. Toplumumuz ve ülkemiz adına çok önemli bir girişim olduğuna inanıyoruz” dedi.
Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gökay Görmeli ise merkezin bir başarı hikayesi olduğunun altını çizerek, “Dil ve konuşma bozukluğu olan kişi özgüveni ister istemez eksik hale geliyor. Biz burada Türkiye’nin en kapsamlı araştırma ve geliştirme merkezinde bu soruna çözüm odaklı olarak gitmeyi planlıyoruz. Burası Türkiye’de benzeri olmayan donanımda ve geleceğe yönelik bir merkez olarak açıldı. Çok güzel işler yapacağına eminim” şeklinde konuştu.
“Günümüzde en sık rastladığımız sebep; ekran maruziyeti”
Üniversitenin Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm Başkanı ve Merkez Müdürü Dr. Öğretim Üyesi İbrahim Can Yaşa ise öncelikli olarak merkezin açılma sebebi olan dil ve konuşma bozuklukluları ile ilgili genel değerlendirmelerde bulundu. Dr. Öğretim Üyesi İbrahim Can Yaşa dil ve konuşma bozukluklarının birçok sebebi olduğuna ama son zamanlarda özellikle ekran maruziyetinin bu bozuklukları arttırdığına dikkat çektiği konuşmasında şunları söyledi:
“Bozuklukların birçok sebebi var. En sık karşılaştığımız sorulardan bir tanesi; ‘neden benim çocuğum geç konuşuyor ya da geç konuşmaya başladı. 3 yaşına geldi, konuşmasını ya da dil gelişmesini engelleyen sebepler ne olabilir.’ Bu noktada çeşitli faktörler var. Günümüzde gördüğümüz ve en sık rastladığımız durumlardan bir tanesi, çok fazla dijital ekranlara maruziyet. Çocukların uyaran eksikliği olan bir ortamda büyümesi. Ayrıca diğer sebepleri de şöyle sıralayabiliriz; Yabancı bakıcının çocuklarla farklı dillerde iletişim kurup ana dil gelişiminin geriden gelmesi, aile içindeki şiddetli geçimsizlik ya da huzursuzluk. Çocuğun ev ortamında güvenli bir alanda yetişmeyip konuşma ve dil gelişim süreçlerini yeterli uyaranın, sosyal oyunu bulamayıp dil gelişiminin belli sebeplerle geride kalması. Bunların dışında organik sebepler de var; beyin gelişimindeki anomaliler, zeka ve bilişsel gelişim süreçlerini takip edememe, nöro gelişimsel rahatsızlıklar, otizm spektrum bozukluğu ya da farklı gelişimsel problemler. O yüzden çocuğumuzun dil gelişimini çok hassas bir şekilde takip etmek, ona sağlıklı, huzurlu, daha sosyal ortamda güven sunduğumuz bir aile ortamında sembolik oyunların da bol miktarda yer aldığı, iletişimin desteklendiği bir ortamda yetiştirmek çocuğun dil gelişiminde herhangi bir problem yaşamasını minilimize edecektir” dedi.
“6 aylıktan itibaren takip edilmeli”
Özellikle çocukların 6 aydan itibaren bu problemleri yaşamaması adına takip edilmesini öneren İbrahim Can Yaşa, “Çocuklar bebeklikten itibaren takip edilmeli. Çünkü altı aylık bir bebeğin sese yönelmesi, babıldamaların başlaması, 1 yaşa doğru babıldamaların çeşitlenmesi ve ilk sözcüklerin duyulması. İki yaşa kadar da 15 ile 50 sözcük duyulması gerektiğini söyleyebilirim. İki yaş itibariyle de iki kelimeli cümleler, bunların da üç yaşa kadar da artması, üç yaş itibariyle de cümleler kurup hikayeleştirip bir şeyler anlatabiliyor olması gerekir. En başından itibaren göz kontağı ile anneyi babayı tanımayla, ev ortamında farklı sosyal iletişim becerilerini göstermeleriyle çocuğun sağlıklı bir dil gelişimine sahip olup olmadığını görebiliyoruz. O yüzden ailelerden ricam, erken bebeklik döneminden itibaren bu belirteçleri ve göstergeleri iyi takip etmeleri ve süreci yönetmeleri” şeklinde konuştu.
“Çok boyutlu hizmet vermeyi hedefliyoruz”
Son olarak merkezin son teknoloji ve araştırmalarla dil ve konuşma bozukluklarının tedavisinde çözüm olacağını ifade eden Can Yaşa, “Burası YÖK’e bağlı bir merkez. Beş tane terapi ve danışmanlık faaliyeti yürütebileceğimiz terapi odalarımız mevcut. Bir tane de ileri ses yazılım değerlendirme, yazılım ve dijital teknolojilerin yer aldığı farklı şekilde sesin özelliklerini, konuşmanın parametrelerini değerlendirebileceğimiz, konuşma ultrasonun, farklı yazılımların olduğu ses laboratuvarımız mevcut. Bu alanlarda tam zamanlı terapistlerimiz görev almakta. Aynı şekilde dil ve konuşma bölümü öğretim elemanı ve üyelerinin belirli zaman aralıklarında terapi sunabileceği, dışarıya yönelik hizmet vereceği bir merkez olacak. Lisans son sınıf ve yüksek lisans öğrencilerimizin de burada uygulama ve araştırma yapmalarına da imkan sağlıyor olacağız. Bu şekilde çok boyutlu hizmet vermeyi hedeflemekteyiz” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Yorumlar (0)
Bu haberi okuyanlar bunları da okudu.