"Fırsatları yakalayabilmek için üretim gücümüzü korumalıyız"
TGSD Başkanı Toygar Narbay, "Türk hazır giyim sektörünün önünde Trump’ın Çin’e yönelik önlemleri, Avrupa Yeşil Mutabakatı nedeniyle yakından tedarikin öneminin artması ve bölgedeki savaşların son bulma ihtimali gibi önemli fırsatlar var. Ancak bu fırsatlardan yararlanmak için halihazırda kârsız hatta zararına satış yaparak pazarlarını ve üretim kaslarını korumak isteyen firmalarımızın desteklenmesi şart" dedi.
Hazır giyim sektörünün kapsayıcılığı en yüksek sivil toplum kuruluşlarından Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin (TGSD) geçtiğimiz ay göreve gelen yeni başkanları Toygar Narbay ve Dr. Ümit Özüren, TGSD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel’in de katılımıyla düzenledikleri toplantıda, sektöre dair açıklamalarda bulundu.
TGSD Başkanı Narbay, "Pandeminin başladığı 2020 yılında ertelenen alışverişler, 2021 ve 2022 yıllarında merkez bankaları tarafından uygulanan genişletici politikalar sayesinde dünya ticaretinde çok hızlı bir büyüme yaşandı. Bu süreçte hem dünya hem de Türk hazır giyim ihracatı tarihinin en yüksek rakamlarına ulaştı. Ancak artan enflasyon ve likiditenin kontrol altına alınması amacıyla merkez bankalarının 2023’te başlattığı faiz artırımları ve likiditenin azaltılması yönündeki daraltıcı politikalar sonucunda, 2023’te dünya hazır giyim ve Türk hazır giyim ihracatı paralel bir şekilde yüzde 9 daraldı. 2024’te ise dünya hazır giyim ihracatında yaşanan yüzde 2’lik daralmaya karşılık, Türk hazır giyim ihracatında yüzde 6,9’luk bir küçülme söz konusu oldu" dedi.
Narbay, 2024’teki daralmanın 1,3 milyar dolara tekabül ettiğini belirterek, "Yaptığımız analize göre kaybın yüzde 29’u global resesyondan, yüzde 46’sı Rusya, Ukrayna ve İsrail pazarları yani savaş bölgelerindeki kayıptan, yüzde 25’i ise rekabetçiliğimizi kaybetmemizden kaynaklandı. İhracattaki daralmanın yanı sıra 2022 yılında 2,7 milyar dolar olan hazır giyim ithalatı da 2024 yılı sonunda 4 milyar dolar seviyesine yükseldi" şeklinde konuştu.
Hazır giyim sektörünün önündeki önemli fırsatlara dikkat çeken Narbay, şunları söyledi: "Trump’ın Çin’e karşı uygulayacağı politikalar, Asya-Pasifik hattında jeopolitik riskleri artırarak Avrupa ve ABD’li alıcıların tedarik güvenliği politikalarını gözden geçirmelerine ve daha güvenli üretim havzalarına yönelmelerine neden olacak. Bu durum, Çin’den sonra en büyük dikey entegrasyona sahip olan ülkemize olumlu yansıyacaktır. Ayrıca, Çin’den sonraki en büyük ihracatçılar olan Bangladeş ve Vietnam’ın tedarik zincirlerinin büyük ölçüde Çin’e bağlı olması da bizim için bir avantaj. İkinci fırsat, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın birkaç yıl içerisinde hazır giyim ve tekstili de kapsayacak olması. Bu düzenleme ve beraberindeki regülasyonlara hazırlanmak, pazarda tercih edilebilirliğimizi artıracak. Öte yandan bu düzenlemeler, Avrupalı alıcıları sorumlu tedarik, stok yükümlülükleri, tam döngüsellik sağlanması ve ürün pasaportu gibi bir dizi regülasyona uyum sağlamaya zorlayacak. Bu durum da Avrupa’ya en yakın ve en büyük üretici olan Türkiye için önemli fırsatlar sunuyor. Son olarak, Rusya-Ukrayna savaşının sona ermesi ve Orta Doğu’da barışın tesis edilmesi halinde, bu pazarlarda kaybettiğimiz ihracatı geri kazanabiliriz. Ancak kapımıza kadar gelen bu fırsatları değerlendirebilmemiz için üretim gücümüzü korumamızı, öz kaynaklarımızı güçlendirmemizi ve rekabet gücünü geri kazanmamızı sağlayacak desteklere ihtiyacımız var. Bunlar sağlandığı takdirde, sektördeki iyileşme yalnızca ihracatla sınırlı kalmayacak; istihdam yeniden artarken ithalat da düşecektir."
"Birim fiyatını artırmanın tek yolu markalı ihracat"
Türk hazır giyim sektörünün son 40 yılın en zorlu döneminden geçmesine rağmen dünya hazır giyim ticaretinden aldığı payı yüzde 3,48 seviyesinde tutmayı başardığını söyleyen TGSD Başkanı Dr. Ümit Özüren, "Ülkemizin dünya ticaretinden aldığı yüzde 1,08’lik payla karşılaştırıldığında sektörümüzün yüzde 3,48 pay almasının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Öte yandan 2024’te sektörümüzün ihracat birim fiyatı kilogram başına 15,2 dolar oldu. Mücevher ve savunma sanayiinden sonra en yüksek değere sahip üçüncü sektörüz. Pazardaki yüksek fiyat rekabetinden dolayı bu değerin üzerine çıkmak kolay değil. Fiyatı artırmanın tek yolu markalı ihracat. Öyle ki toptan satış yapan bir marka, ürün değerini 2-2,5 katına çıkarabiliyor. Perakende veya e-ticaret kanallarında yapılan markalı satışlarda ise ortalama birim satış değeri 80-100 dolar seviyelerine ulaşıyor. Bu da ancak firmaların inovasyon, tasarım, markalaşma ve dijital dönüşüm süreçlerine yatırım yapması, izlenebilirlik, şeffaflık, ESG kriterleri gibi süreçlere daha fazla uyum sağlamasıyla mümkün" dedi.
Yorumlar (0)
Bu haberi okuyanlar bunları da okudu.