‘Karadeniz’in Değişen Jeopolitiği ve Türkiye’ Paneli
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü tarafından organize edilen ‘Karadeniz’in Değişen Jeopolitiği ve Türkiye’ konulu panel Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. İsmail Köse, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ve Dumlupınar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Altay Tayfun Özcan’ın konuşmacı olarak katıldığı panelde konuşan Rektör Prof. Dr. Hamdullah Çuvalcı “Doğu ve batı arasında köprü, kuzey ve güney arasında bir kavşak noktası olan Karadeniz, asırlardır doğu ile batı medeniyetlerinin odak ve çatışma noktası olmuştur. Özellikle 20. yüzyılın sonuna doğru Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte yeniden şekillenen Karadeniz, jeopolitik önemi nedeniyle bir kez daha küresel güçlerin ilgi alanına girmiştir. Karadeniz’in hâkimiyeti ve kontrolü; Avrupa, Balkanlar, Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Avrasya bölgeleri için jeostratejik önem taşımaktadır. Diğer taraftan yeni dünya düzeninde güvenlik, enerji, ekonomik ve siyasi rekabetin pekiştiği Karadeniz, dünyanın ticaret merkezlerinden biri olmakla birlikte jeopolitik konumuyla enerji koridoru görevini de üstlenmektedir. Türkiye’nin Karadeniz’deki rolü son derece kritiktir. Doğu ve batı arasında kalan Karadeniz’in anahtarı, jeopolitik konumu nedeniyle Türkiye’nin elindedir. Bölge ülkelerinin deniz yoluyla Afrika, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’ya çıkış kapısını Türk Boğazları oluşturmaktadır. Karadeniz’e kıyıdaş devletler, Türk boğazları ve Karadeniz, birbirleriyle bütünleşen stratejik geçiş noktalarıdır. Bu noktada Montreux Boğazlar Sözleşmesi ön plana çıkmaktadır. Montreux Boğazlar Sözleşmesi, kıyıdaş devletlerin güvenliği ve refahı bakımından önemli olmakla birlikte Türkiye’nin bölgede öne çıkan aktör olmasını da sağlamaktadır” diye konuştu.
Prof. Dr. İsmail Köse ise yaptığı konuşmada “Türk cihan mefkûresinde Boğazlar ve Karadeniz’in önemini anlayabilmek için 1453 yılındaki fetihten sonra buraların, Osmanlı’nın egemenliğine girdiği düşünülür ki esasında düzeltilmeye muhtaç bir bilgidir. 1484 yılında Kefe ve Taman’ın fethinden sonra Karadeniz artık bir Türk gölü olmuştur. 1453 sonrasında Osmanlı Devleti, 300 yıl Bağazlar’a hükmedebildi ta ki 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’na kadar Boğazlar’ı kim kontrol ediyorsa Karadeniz’i de kontrol ediyordur. Bu Türk kontrolü, 1484 yılında başlayan mutlak kontrol, 1774 yılına kadar devam eden, bundan sonra da uluslararası politikanın gereği doğrultusunda dönem dönem paylaşılan dönem dönem Mondros Mütarekesi zamanında olduğu gibi işgal altında olan ve 1936 yılından itibaren de büyük oranda yine Türkiye’nin güvenlik kaygılarını Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile koruyacak şekilde gelişen bir kontrolden söz ediyoruz” dedi.
Panelde son olarak konuşan Ortadoğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ise “Bizim, Karadeniz’den Asya’ya ve oradan da bu tarafa doğru bakmamız; yeni dengeleri, yeni bakış açılarını ve yeni felsefi yaklaşımları da beraberinde getiriyor. O nedenle özellikle hem Osmanlı Devleti tarihini hem Rusya’yı hem de yeni aktörler olan ABD ve Çin’i iyi bilmek lazım. Bu açıdan değerlendirdiğimizde özellikle Karadeniz’in, bizim için ne anlam ifade ettiğine bakmamız gerekir. Bu nedenle gençlerimiz, öğrenci arkadaşlar, ne yapın yapın Montrö Antlaşması’nı iyi bilin. Bu antlaşma, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı en önemli antlaşmalardan biridir. Boğazlar’ın kontrolünün bizde olması, çok önemli bir şey. Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı başladıktan sonra birdenbire Montrö Anlaşması’nın ve Karadeniz’in öneminin ne olduğunu ve ne olabileceğini daha iyi görmeye başladık” ifadelerini kullandı.
Panel panelistlere plaket takdim edilmesi ve çekilen hatıra fotoğrafı ile sona erdi.
Yorumlar (0)
Bu haberi okuyanlar bunları da okudu.