KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: "20 Temmuz karanlıkları aşarak aydınlığa kavuştuğumuz gündür"
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “20 Temmuz karanlıkları aşarak aydınlığa kavuştuğumuz gündür. 20 Temmuz, halkımızın küllerinden yeniden doğuşudur" dedi.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs’ta Yunanistan destekli darbenin ardından Türkiye’nin garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yıl dönümü kapsamında Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’nda düzenlenen resmi geçit töreninde konuştu. Tatar konuşmasına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ve Azerbaycan’dan gelen milletvekili heyetleri, tüm konuklar ve halkı selamlayarak başladı.
Cumhurbaşkanı Tatar, “Kıbrıs Türk halkının özgürlüğüne kavuştuğu 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın 50. yıl dönümünü büyük bir coşkuyla kutlamanın sevinci ve mutluluğunu yaşıyoruz. Rum liderliği, Kıbrıs Türklerini 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nden silah zoruyla dışlayarak bu Cumhuriyeti Enosis’e bir sıçrama tahtası olarak kullanmaya kalkmıştır. 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Türklerini imha planı olan Akritas planını Kanlı Noel’le acımasızca uygulamaya koyan Rumlar, 103 köyümüzü yakmış, yıkmış halkımızı yerinden yurdundan göç etmek zorunda bırakmıştır. Vefakar ve cefakar halkımız, 11 yıl boyunca en zor şartlarda göçmen çadırlarında yaşamış, açlığa ve yoksulluğa itilmiş, boyun eğmemiş, esir olmamış, başı dik, mücadele ederek Türklüğün onur ve şerefini çiğnetmemiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı 4 Mart 1964 tarihli kararı ile 60 yıl önce kurulan statüko sayesinde Rum liderliği haksız, hukuksuz ve talihsiz bir şekilde Ada’nın tek hükümeti olarak hala daha kabul görmektedir. 1963 Kanlı Noel saldırıları ile başlayan çatışma ve katliamlar Erenköy ve Geçitkale dahil Kıbrıs’ın çeşitli bölgelerinde 1974 yılına kadar devam etmiştir. Erenköy Şehidi Milli Şairimiz Süleyman Uluçamgil, ’Ne çıkar aramızda Akdeniz varsa, Ne fark var aramızda, Hep aynı sınırlarda sıvanmışız, Kimimiz ölürken diyoruz, Kimimiz ölürkana’ dizeleriyle Anadolu ve Kıbrıs Türklerinin ortak mücadelesini dile getirmiştir. Şehit Şairimiz Uluçamgil’i bu vesileyle rahmet ve minnetle anıyorum” ifadelerini kullandı.
"20 Temmuz 1974 sabahı Türk askeri Girne sahillerine ayak basarken, paraşütlerle de gökten yağmur gibi toprağa iniyordu"
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Rum-Yunan ikilisinin 1963-1974 yılları arasında bir taraftan katliamlar yaparken, diğer yandan da Adayı Yunanistan’a ne zaman bağlanacağının hesabını yapmaya devam ettiğini belirterek şu şekilde konuştu:
“Nitekim Yunanistan’daki askeri cunta yönetimi ile EOKA milisleri, 15 Temmuz 1974 darbesiyle ‘Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’ni ilan ederken ana hedefleri halkımızı yok edip Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etmekti. Bu süreçte halkımızın gözü Toroslarda, kulağı da Ankara’daydı. 15 Temmuz darbesinden sonraki günler sanki de aylara bedeldi. Garantör ülke Anavatan Türkiye’nin Başbakanı Ecevit, önce 18 Temmuz günü garantör ülke İngiltere’ye giderek İngiliz Başbakanı Callahan ile istişare etmiş, ardından Amerika Birleşik Devletleri Özel Temsilcisi Cyrus Vance ise acilen Atina ve Ankara’ya gönderilmişti. Ecevit, Cyrus Vance’e, ‘Ülkenize dönmek istiyorsanız acele edin, çünkü biraz sonra havalimanları kapanacak. Türk Silahlı Kuvvetleri şu anda Kıbrıs açıklarında’’ uyarısında bulunmuştu. Kıbrıs’ta ise silah sesleri susmuş, ne Türk tarafında ne de Rum tarafında çıt çıkmıyordu. Yunan Birlikleri ile Eoka B, Atina’dan Cunta’nın talimatlarını bekleyedursun, Türk Havva Kuvvetlerine ait Türk jetlerinin gökleri yırtıp Kıbrıs semalarında yankılanacak sesi Kuzey’den gelmek üzereydi. Kıbrıs Türk Halkının artık tahammülü kalmamıştı. Anavatan Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974 sabahı Barış Harekatını gerçekleştirme kararı almıştı. 20 Temmuz 1974 sabahı Türk askeri Girne sahillerine ayak basarken, paraşütlerle de gökten yağmur gibi toprağa iniyordu. O gün, halkımız ve mücahitlerimiz büyük bir özlemle Mehmetçikle kucaklaşırken sevinç gözyaşları hala hafızalarımızdan silinmemiştir.”
“Yolumuz özgürlük, bağımsızlık, hürriyet yoludur”
Cumhurbaşkanı Tatar, Dr. Fazıl Küçük ile Rauf Raif Denktaş’ın yaktığı meşalelerin yollarını aydınlatırken, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinin de yollarını çizdiğini vurguladı. “Bu yol özgürlük, bağımsızlık ve hürriyet yoludur” diyen Tatar, “Ne diyor İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy? Hakkıdır, hakka tapan milletimin istiklal. Dünyada hak ettiğimiz yeri er geç bir gün mutlaka alacak, hedeflerimize ulaşacağız” ifadelerini kullandı.
Tatar, Türk tarafı olarak müzakere süreçlerinde uluslararası çözüm önerilerine her zaman samimi, olumlu ve yapıcı bir tutum gösterdiklerine işaret ederek konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Amacımız, Kıbrıs’ın ve bölgenin yararına olacak, adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir anlaşmaya ulaşmaktı. Ama ne var ki, değişmeyen Rum zihniyetinin hakimiyetçi ve dayatmacı tutumu tüm müzakere süreçlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olmuştur. Rum tarafı hala daha federal çözüm adı altında Kıbrıs Türkü’nün azınlık pozisyonunda olacağı ve Avrupa Birliği içerisinde üniter bir yapıya dönüştüreceği çözümde ısrar etmektedir. Bu çözüm şekliyle de Türkiye’nin garantörlüğünün ve müdahale hakkının kaldırılmasını, Türk askerinin Kıbrıs’tan uzaklaştırılması talebiyle, devletimiz ile egemenliğimizi yok etme hedeflerini kabul etmemiz asla mümkün değildir.”
"İzolasyonlar asla kabul edilebilir değil"
Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türk halkına 60 yıldır uygulanan insanlık dışı ambargoların savunulacak hiçbir yanı olmadığını söyledi. Tatar, “Kıbrıs Türkeri’ne uygulanmakta olan ambargolar ve izolasyonlar günümüz dünyasında asla kabul edilebilir değildir. Annan Planı sonrasında 1 Mayıs 2004 tarihinde Rum tarafının tek yanlı, haksız yere Kıbrıs sorununa çözüm bulunmadan Avrupa Birliği ilkelerine ters düşülerek üyeliğe alınması Kıbrıs sorununun çok daha karmaşık hale gelmesine neden olmuştur. Avrupa Birliği güvencesini arkasında hisseden Kıbrıs Rum Kesimi hiçbir antlaşmaya yanaşmamakta, Kıbrıs Türkleri’ni Kıbrıs adasında bir azınlık haline getirmek ve kendine muhtaç etmek amacı ile sürekli farklı söylemler üreterek zamana oynamaktadır. 60 yıldır çözüm bulmak adına geçirilen boşa zaman, Annan planı süreci ve Crans Montana’da yaşananlar, artık yerini 2021 yılında Cenevre’de ilk kez gündeme getirdiğimiz yeni siyasetimize bırakmıştır. Beklentimiz, Egemen Eşit ve Eşit Uluslararası Statü temelinde Kıbrıs Türk Halkının pozisyonunun teyit edilmesidir" ifadelerini kullandı.
"BM Genel Sekreterinin tespiti nettir"
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cenevre zirvesinin ardından Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres tarafından yapılan tespitin çok net olduğunu vurgulayarak, “Guterres, bir sürecin başlamasına yönelik olarak iki taraf arasında ortak zeminin bulunmadığını ortaya koymuş ve değişik fikirlerle gelinmelidir demiştir. Guterres’in bu söylemi Kıbrıs gerçekleriyle uyum sağlamaktadır” dedi.
"Hemen yanı başımızda Gazze’de yaşananlar bizlere Türkiye’nin ve Türk askerinin varlığının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir"
Cumhurbaşkanı Tatar, Rum Yönetiminin bazı ülkelerle anlaşmalar yaparak Güney’i, askeri bir operasyon merkezi haline getirmesinin Ada’yı tehlikeye attığına da işaret etti. Tatar, "Rum yönetiminin yaptığı tarihi hatalar Güney Kıbrıs’ı bazı büyük örgütler tarafından hedef haline getirmiştir. Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias, 16 Temmuz 2024 günü Güney Kıbrıs Rum kesimine yaptığı ziyarette Larnaka yakınındaki Mari’de bir deniz üssü inşa edilmesi konusunda Rum yönetimiyle anlaştıklarını açıklamıştır. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı’ndan 17 Temmuz 2024 tarihinde yapılan açıklamada da ifade edildiği üzere Kıbrıs Türklerini ve kahraman Türk ordusunu hedef alan Yunanistan Savunma Bakanı Dendias’ın, düzeysiz, yalan ve iftira dolu açıklamasını biz de şiddetle kınıyoruz. 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile Kıbrıs Adasında son 50 yıldır sürdürülen barışı bu şekilde tarihi hatalarla bir çatışmaya veya birilerinin hedef tahtası yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Rum tarafının provokatif adımları, üçüncü ülkelerle yaptığı askeri anlaşmalar ve ortak tatbikatlar gerginliğe hizmet etmektedir. Uluslararası camia, nasıl ki 1963-74 döneminde Rumların Kıbrıs Türk halkına yönelik saldırılarına seyirci kaldıysa, günümüzde de Gazze’ye yapılan saldırılara da benzer şekilde seyirci kalmaktadır. Hemen yanı başımızda Gazze’de yaşananlar bizlere bir kez daha Kıbrıs’ta Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü ile Türk askerinin varlığının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir" şeklinde konuştu.
KKTC’nin uluslararası alanda kabul edilmesi
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, Türk Devletleri Teşkilatı, İslam İşbirliği Teşkilatı, ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nda gözlemci üye olarak yer almasının kendilerini uluslararası alanda kabul edilmesine büyük destek arz ettiğine vurgu yaptı. Türk Dünyasının manevi başkenti Şuşa’da, 44 günlük Vatan Muharebesi sonucunda Muzaffer Başkomutan İlham Aliyev liderliğindeki kahraman Azerbaycan ordusu tarafından 8 Kasım 2020 tarihinde işgalden kurtarılarak azad edildiğini hatırlatan Tatar, şunları kaydetti:
“5-6 Temmuz 2024 tarihinde Azerbaycan’ın Şuşa kentinde gerçekleşen Türk Devletleri Teşkilatı zirvesine katılmamız ve orada bayrağımızın dalgalanması iki devletli siyasetimizin kabul görmesi bakımından büyük bir başarıdır. İlham Aliyev’e bu vesileyle en samimi duygularımla teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Şuşa Zirvesi’nde, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, ‘Egemen Eşit ve Eşit Uluslararası Statü’ temelindeki yeni siyasetimize güçlü şekilde destek vermesi nedeniyle kendisine teşekkür ediyorum. Türk Devletleri Teşkilatı zirvesinde de ifade edildiği gibi Kıbrıs Türk Halkı, Türk Dünyası’nın ayrılmaz bir parçasıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk Devletleri ile her alanda ilişki kurmaya hazır bir devlet yapısına sahiptir. 21. yüzyılda tüm siyasi dengeleri derinden etkileyebilme potansiyeline fazlasıyla sahip olan Türk Devletleri Teşkilatı’nın sınırları Doğu Akdeniz’e kadar genişletilerek en güneydeki Türk Devleti olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin katılımıyla daha da güçlü hale gelmiştir. Doğu Akdeniz’de Türk Dünyasının kalesi konumunda olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Mavi Vatandaki ve hava sahasındaki hak ve hukukumuzun korunması için gemilerimizin, İHA ve SİHA’larımızla mücadelemiz sürmektedir.”
“Sesimiz, soluğumuz oldunuz”
Tatar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben, “Siz Kıbrıs Türk Halkı’nın hakkının çiğnenerek temsil ettirilmediği Birleşmiş Milletler Platformunda sesimiz, soluğumuz, nefesimiz oldunuz” dedi. Tatar, “77. ve 78. Genel Kurul Toplantılarında milat niteliğindeki konuşmalarınız Kıbrıs Türk Halkı için tarihi anlamda büyük onur ve gurur vesilesidir. Ortaya koyduğunuz güçlü irade münasebetiyle ve her platformda sesimiz olduğunuz için Zat-ı Devletlerine teşekkür ederiz. Rum Yönetimi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yönelik izolasyonları daha da yoğunlaştırmıştır. Kısa bir süre önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının hilafına mülkiyet konusunu siyasileştirerek baskı, tehdit ve diğer yöntemlerle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni çökertmeye çalışmaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ekonomik Örgütler Platformu’nun çağırısında da ifade edildiği gibi mülkiyet meselesinde çare, Taşınmaz Mal Komisyonudur” şeklinde konuştu.
"Kıbrıs konusunda kınanması gereken en başta Yunanistan’dır"
Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis’in kendi ifadeleri ile ’Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50’nci yıl dönümünü kınamak’ üzere Güney Kıbrıs’ta bulunmasına da değinen Tatar, “Kıbrıs konusunda kınanması gerekenlerin en başında Yunanistan gelmektedir” dedi. Tatar, “Nitekim Yunan Eski Başbakanlarından Andreas Papandreou ‘Namlunun Ucundaki Demokrasi’ kitabında babası Başbakan Yorgo Papandreou’nun sivil kıyafet giydirilmiş 20 bin Yunan askerinin tam teçhizatlı olarak 1964 Haziran’ında gizlice Kıbrıs’a çıkarılması emrini verdiğini iftiharla anlatmaktadır. Türkiye 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı’nı başlatarak Yunanistan’daki cunta yönetimi ile Rumların oluşturduğu EOKA-B’nin 15 Temmuz’da başlattıkları katliama dur demiş, bir iç savaşı sonlandırmıştır. Merhum Bülent Ecevit’in vurguladığı gibi 20 Temmuz Barış Harekâtı hem Güney Kıbrıs’ta hem de Yunanistan’da barış ve demokrasinin tesis edilmesini sağlamıştır” ifadelerini kullandı.
"KKTC için canla başla çalışıyoruz"
Cumhurbaşkanı Tatar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıtmak, ekonomisini güçlendirmek, refahını artırmak için Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle canla başla çalıştıklarını ifade ederek, “Çalışmalarımıza ve bizlere her alanda desteğini esirgemeyen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. Ayrıca, Hükümetimizle imzalan İktisadi ve Mali İşbirliği protokolleri çok önem arz etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Başbakan Ünal Üstel arasında imzalanan 2024 İktisadi ve Mali İşbirliği Protokolü tarihi büyüklüktedir. Tüm bu çaba ve gayretlerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde ekonomik başarıya dönüşmesini temenni eder, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a teşekkürlerimi sunarım” dedi.
TBMM’ye teşekkür
Tatar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kıbrıs konusunda alınan iki tarihi karara da dikkat çekerek şöyle devam etti:
“İlk tezkere 50 yıl önce Kıbrıs Türk Halkının can güvenliğini sağlamak amacıyla garantörlük hakkını kullanarak yapılacak olan 20 Temmuz 1974 tarihli Barış Harekâtı tezkeresidir. İkinci tezkere ise iki gün önce 18 Temmuz 2024 tarihindeki ‘iki devletli çözüm siyasetimizi destekleyen’ tezkeredir. Bu kararı oy birliği ile alan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş nezdinde tüm milletvekillerine şahsım ve Kıbrıs Türk halkı adına teşekkürlerimi ifade eder, en derin sevgi ve saygılarımı sunarım. Bu tezkere, 50. yılını kutlamakta olduğumuz Barış Harekatı’nın yıldönümünde davamıza, bizlere büyük güç ve destek vermiştir.”
Cumhurbaşkanı Tatar, Barış Harekatı’nın 50’nci yıl dönümünü büyük bir gurur, coşku ve heyecanla kutlarken, özgürlük mücadelesi Lideri Dr. Fazıl Küçük’ü, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ı, tüm dava arkadaşlarını, Kıbrıs Türkünün haklı mücadelesine büyük katkı sağlamış olan Türk Devlet adamları, Adnan Menderes’i, Fatin Rüştü Zorlu’yu, İsmet İnönü’yü, Süleyman Demirel’i, Bülent Ecevit’i, Necmettin Erbakan’ı ve dönemin Genel Kurmay Başkanı Semih Sancar’ı sevgi, saygı ve rahmetle andı. Tatar, “Bu duygu ve düşüncelerle bu tarihi günde halkımızın bir asırlık direnişini, Mücahitlerimizi ve Gazilerimizi en içten duygularımla selamlarken, her zaman ve her şartta yanımızda olan Anavatan Türkiye’ye, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’ne şahsım ve Kıbrıs Türk Halkı adına şükranlarımı sunar aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anarım” dedi. 20 Temmuz Mutlu Barış Harekatı’nın 50. yıl dönümünü kutlarken, 20 Temmuz 1974 sabahı doğan özgürlük güneşinin sonsuza dek parlayacağına ve sönmeyeceğine yürekten inandığını da vurgulayan Tatar, “20 Temmuz karanlıkları aşarak aydınlığa kavuştuğumuz gündür. 20 Temmuz halkımızın küllerinden yeniden doğuşudur. Bayramımız kutlu olsun. Ne mutlu Türküm diyene” ifadelerini kullanarak konuşmasını tamamladı.
Yorumlar (0)
Bu haberi okuyanlar bunları da okudu.